Wednesday, December 31, 2008

Tarz farki

Disiplinsizlikle basa cikma konusundaki halimizi hep yadirgamisimdir ama haftasonu sahit olduklarim EPL'deki uygulamalarla bizdekilerin farkini carsaf gibi ortaya doktu. Pazar gunku West Ham - Stoke City macinda takiminin yedigi golde defanstaki takim arkadasinin yaptigi hataya kizan forvet oyuncusu Ricardo Fuller, santra yapmadan once hatayi yapana soyle bi sille atti. Ustelik tokadi yiyen de takim kaptani. Hakem olayi gordu ve kirmiziyi basti. Simdi boyle bi olay Super Ligimizde olsa ne rezilliklere varirdi sonu dusunemiyorum. Ayni hazirlik kampinda 2 kaptanin bi guzel birbirlerine dalmasi sonrasi olayi bi medya sirkine cevirip oyunculari kapi onune koyan fakat sonra ellerinde alternatif stoper ve solbek olmadigini anlayinca kuzu kuzu bu oyunculari affetmek zorunda kalan BJK'nin yaptigi gibi... Stoke City hocasi ve yonetimi ise ani bi kabadayi reaksiyonu vermek yerine once opsiyonlarini tartti ve sonra da ona gore aciklamayi getirdi duruma; 'Fuller bizim en onemli oyuncularimizdan biri. Yaptigi hareketin ozuru yok ama biz bu isi klup icinde halledecegiz, medya onunde degil'. Stoke City zaten EPL'de zor gunler yasiyor ve bu kosullarda takimin en onemli adamlarindan birinden olmayi goze alamayacagini bildigi icin dengeli bi kararla isi 'inhouse' halletmeye karar veriyor. BJK'deki gibi ilkesiz, sova yonelik ve omurgasiz davranip once asip kesip sonra gel buyur ilk 11imize demek yerine pragmatist ve ketum bir yol izliyor Stoke City. Boyle durumlarda yapilmasi gereken 2 sey var gibi geliyor bana; ya oyuncunu kovarsin ve kapatirsin bu defteri ya da bi sekilde disari yansitmadan kendi icinde cozup onune bakarsin. Kaptanini tokatlayan adami affetmek dogru mudur, orasi da tartisilir ama yapilmamasi gereken birsey varsa o da once disiplin abidesi gibi gozukup akabinde kuyrugun sikismis olarak kabadayi oyuncularini affetmektir bence.

Sunday, December 28, 2008

Winston Bogarde

"Why should I throw fifteen million euro away when it is already mine? At the moment I signed it was in fact my money, my contract. This world is about money, so when you are offered those millions you take them. Few people will ever earn so many. I am one of the few fortunates who do. I may be one of the worst buys in the history of the Premiership, but I don't care."

Bi onceki postta oturdugu yerden para kazanan Wayne Bridge'den bahsedince, bu isin kralina deginip onunde saygi ile egilmemezlik olmazdi. Adamimiz tabi ki Winston Bogarde. Yukaridaki sozler de 'Bu Zenci Kimsenin Onunde Egilmez' isimli otobiyografisinden alinma. Niye bu laflari ettigine bilare gelicem... Kendisi Ajax'in 95'te CL'i aldigi Van der Saar'li, de Boerler'li, Litmanenli, Davids'li, Kluivert'li, Reizeger'li, Seedorf'lu efsane kadronun saglam ama hafif kutuk defans oyuncusuydu. Bogarde abimiz Ajax'ta bulundugu 94-97 yillari arasinda 62 maca cikmis. 3 sezon, 62 mac, yas daha genc. Fena sayilmaz sonucta. Kariyeri burada zirve yapti, ki ondan sonrasi gercek bir komedi. 1997-2004 arasinda Milan, Barcelona ve Chelsea'de forma giydi futbolu birakana kadar, fakat gurbetteki bu 7 sezonda toplam oynadigi mac sayisi sadece 55. Saka gibi. Mesela Milan'da toplam forma giyme sayisi 3, ki birini ben gayet net hatirliyorum, Udinese'ye karsi akil almaz bi son adam hatasi yapip golu yedirip mac vermisti. Ajax'taki hocasi van Gaal 95'teki Ajax ruhunu yaratacam diye onu (ve bi alay Hollandali'yi daha) Barcelona'ya getirerek adamina bi sans daha vermesine ragmen Bogarde 2 vasat alti sezon sonrasi 'napacam ben yav' derken Chelsea yardimina kosuyor, ve ona 30 yasinda haftaligi 40,000 pound'dan 4 yillik kontrat oneriyor. Isin enteresanligi kontrat yapmasinin sadece birkac hafta ardindan Chelsea'nin yeni hocasi Raineri, transferin ondan habersiz yapildigini ve Bogarde'a ihtiyaci olmadigini soyleyerek gonderilmesini istiyor. Bogarde kariyerinin sonunda elbetteki boyle bi kontrati baska bi takimdan alamayacagini bildigi icin kabul etmiyor ve Chelsea klubunun (onu defalarca reserve takimla calismaya yolladilar) ve taraftarlarinin (basinda surekli paragoz olarak lanse edildi) tum asagilamalarina karsin Bogarde yilmadi, umursamadi, ona buyrulan her antremana gitti ve sonucta da 4 sezon boyunca sadece 11 maca cikmis olmasina ragmen parasini son kurusuna kadar aldi Chelsea'den. Ve sonucta 2004'te son 7 senesinde resmen futbol oynamadan cebini milyon poundlarla doldurmus olarak futbolu birakti. Gercekten tuhaf bi durum. Onur, haysiyet, seref gibi laflar o kadar milyon pound karsisinda terazide agir basmamis belli ki. Ama kim suclayabilir ki Bogarde'i?

Wayne Bridge

Bir turlu anlayamadigim adamlardan biridir bu Wayne Bridge. Bugunku Fulham-Chelsea macini izlerken aklima geldi, her iki takimda da oynamis olmasi yuzunden.. Chelsea'ye geldiginde Ashley Cole ile beraber EPL'in en iyi iki sol bekinden birisiydi. Hatta geldigi (ve futbola basladigi) Southampton'da 2000-2001 sezonunda yilin futbolcusu secilmisti. Ayrica Mart 2000 - Ocak 2003 arasinda Southampton'un EPL'de oynamis oldugu her macin her dakikasinda araliksiz oynayarak bi rekor kirmisti (ki bunu da sonrasinda Lampard kirdi birkac sene once). Yani sonucta bu kadar istikrarli bir oyuncunun 2003 sezonu basinda Chelsea'ye gelisi sonrasi icine dustugu durumu kabullenisine inanamiyorum. Sen git istikrar rekoru falan kir, 113 mac ne sakatlik ne ceza ne formsuzluk sebepli kesik yemeden oyna, sonra git 2003'teki transferinden bu yana sadece 99 maca cik (12 tanesi kisa bi sure kiralik gittigi Fulham'da). Chelsea gibi her sezon EPL'di, FA cup'di, league cup'di, CL'di derken yaklasik 60 mac yapan bi klupte bu 6. sezonu ve oynamis oldugu mac sayisi tek kelime ile komik. Adam Ashley Cole'un 'sidekick'i olmayi nasil kabullenmis, anlayamiyorum. Daha 2010 sezonu sonuna kadar kontrati var. Boylece en verimli cagi olan 23-30 yas arasini tam anlami ile 'bench-warmer' olarak gecirmis olacak bu yetenekli ama umarsiz kardesimiz anlasilan. Soyle 'yeter ulan, biraz da topcu oldugumuzu hissedelim' diyip EPL'de gidip takimin bankosu olacagi en az 10 takim varken yapmis oldugu secim acaba bi tek bana mi garip geliyor?
Edit: Sanki icime dogmus da yazmisim gibi.. Su anda belli oldu ki Wayne Bridge kardesimiz oturarak degil de kosarak para kazanma amacli EPL'in yeni para babasi Manchester City'e haftalik 100,000 pound karsiligi 4.5 yillik imza atarak dunyanin en pahali kanat savunmacisi unvanina kavusmus oldu.

5 gol yiyen macin adami

EPL'de her macin ardindan BBC'nin internet sitesinde 'macin adami' belirlenir. Bizdeki kafadan sallamaca her futbolcuya neye dayanarak verildigi belirsiz embesil otesi yildiz sisteminden cok daha keyifli bir sistem. Bu haftasonu Newcastle-Liverpool macinda secilen macin adaminin duyanlar -eger ki maci izlemedilerse- bunun kesin bi saka oldugunu dusunmuslerdir. Nitekim Newcastle kendi sahasinda Liverpool'a 5-1 yenilmis olmasina ragmen macin adami Newcastle kalecisi Shay Given secildi. Acikcasi maci izledigim icin hic sasirmadim, nitekim 5 gol yemis olmasina ragmen Given muthis kurtarislarla takimini macta tutmaya calisti. Sadece ilk 20 dakikada 4 tane 100% golu cikardi, ama sonucta Liverpool'u tek basina durdurmaya gucu yetmedi elbet. Given'in BBC'den aldigi not 8.82. 10 dediginiz pure perfection, 9 outstanding, 8 very good. Sonucta Given 5 gol yedigi bi mac sonunda nerdese mukemmele yakin bi mac cikarmis olarak degerlendirilmis oldu. Ve benim gorusume gore bu not kesinlikle Given'in haketmis oldugunun ustunde degil. Sahsi gorusum EPL'deki 20 ilk 11 kalecisi icinde ilk 7'ye girecegidir. Hasbelkader Irlandali degil de Ingiliz olsaymis, kuvvetle muhtemel kaleci cikartma ozurlu hale gelen Ingiliz milli takiminin bankosu olmus ve ismini cok daha genis kitlelere ezberletmisti. ManUn Van der Saar sonrasi 32 yasindaki Given'a el atarsa hic sasirmayacagim.

Thursday, December 11, 2008

Sicak denizlere inemeyenler

Rus ligine de Ukrayna ligine de burun kivirmayanimiz yoktur. Benim su son birkac yila kadar bu liglerle ilgili kafamdaki seyler kotu hava ve saha kosullariydi. Turk futbolu sanki herseyi asmis gibi hep garip bi mesafe duygusu ile yaklastim bu liglere. Fakat son zamanlarda oligark abilerin olaya el atmalari ile beraber Rus ve Ukrayna kluplerinin cehresi ve taninmisliklari epey degisti; Iki farkli Rus takimi son 4 yilda UEFA kupasi kaldirdilar. Rus takimi Zenit, CL'inde kesinlikle gruplardan cikmayi hak etmis olmasina, kendi sahalarinda Real Madrid ve Juventus'a karsi muthis maclar cikarmis olmalarina ragmen, yollarina UEFA'da devam edecek. Keza, Ukrayna takimi Shaktar Donetsk de -ayni Zenit gibi ust turu hak etmesine ragmen (Barca'yi Nou Camp'ta kac takim yenebildi CL tarihinde?)- UEFA kupasina yatay gecis yapti. Diger Ukrayna takimi Dinamo Kiev, 2 CL macinda Fener'den gol yemeden, UEFA'ya kaldi. Adini muhtemelen ilk defa bu sezon duydugumuz bi Ukrayna takimi -Metalist- once BJK'yi UEFA'dan eledi, akabinde Istanbul'da GS'yi yendi. Hedefsiz Benfica'yi da yenerse deplasmanda haftaya, grupta GS'nin onunde bitirip lider cikacak. Simdi su resme bakinca insanin bi dusunmesi lazim; burun kivirdigimiz Rus ve Ukrayna ligi takimlari, Zenit, Shaktar, Dinamo Kiev, Metalist, hepsi hala Avrupa'da yollarina devam ediyorlar, hem de her Turk takimi ile karsilastiklarinda bizi al asagi ederek. Artik kafa yapimizi degistirmenin vakti geldi gibi. Nitekim kadrolarimiz sasali bile olsa vaziyetimiz ortada.

Wednesday, December 10, 2008

Tuncay Chelski'ye gider mi?

Aslinda baslik oyle degil de Chelski Tuncay'i alir mi olmaliydi. Bugun bi arkadasim pasladi haberi... Daily Mail'de acik acik yaziyor; Scolari'nin oyuncu gozlemcileri Tuncay'i gozune kestirmisler ve Chelsea ara transfer doneminde Boro'ya 8 mio poundluk bir teklif sunacak. Dogru yanlis bilemem tabi ama kendi adima cok da inanamadim. Bi kere takimda Kalou, Maluda ve Joe Cole varken benzer bi pozisyon icin bu parayi verir mi gercekten Chelsea? Kaldi ki Chelsea'nin CEO'su takima takviye yapmayi dusunmediklerini acik acik soyledi daha 2 hafta once. Diger taraftan Tuncay EPL'de 2 senedir epey iyi is yapiyor, kendini bariz cok gelistirdi ve Match of the Day'de her hafta yorumcularin acik ara en cok degindikleri Boro oyuncusu. Boro'nun hocasi muhakkak ki takimin yildizini satmak istemez ama klup yoneticileri bedava aldiklari bi adam uzerinden 1.5 senede 8 mio pound kazanacaklarini gorunce, yuru yavrum Tuncay der bence. Elbet birilerinin dikkatini cekiyordur ama bir Turk'e odenen en buyuk transfer ucreti ile Chelsea alir mi? Nedense benim aklim kesmiyor bi turlu. Keske alsa da bi Turku bi ust seviyede izlesek. Boro'nun yildizi mildizi tamam da, EPL'in Genclerbirligi kivaminda bi takimda oynamak kariyerini parlatmaz Tuncay'in. Gitmesi hata degildi ama uzun sure de orada kalmayi kabullenmemesi gerekiyor. Umarim dedikodudan daha ileri gider bu haber.

Monday, December 8, 2008

Tugay

Yurtdisindaki en basarili Turk futbolcusu kim diye soracak olanlara cevabim direk Tugay'dir. Tuncay daha yeni, Nihat nerdeyse 2 macta 1 gole yaklasan istatistigi ile LaLiga'yi hayran birakti kendine, Hamit'in zaten cizgisi hep guzeldi falan.. Fakat 30 yasindan sonra kapagi yurtdisina atip, alisageldigi duzenden tamamen farkli bi sisteme kendini entegre edip 38 yasina kadar bunu surdurmek en hafif anlamda ayakta alkislanir, ki zaten Blackburn taraftari Tugay'in her oyundan cikisinda bunu yapiyor. Su anda Blackburn'deki 8. sezonunda ve taraftarin acik ara en favori oyuncusu. Gecen sezon kontrati yenilenirken 'Pay as you Play' seklinde yapmisti anlasmasini. 38 yasinda bi oyuncu icin normal. Zaten kac mac cikartabilmesini beklersiniz, di mi yani? Adam bu sezon daha simdiden 11i ligde, 4u kupada 15 maca cikti bile. Sadece son bir hafta icinde biri Portsmouth, biri ManUn ve digeri Liverpool'a karsi olmak uzere 3 defa ilk 11 cikti sahaya bizim ihtiyar delikanli. Liverpool macini bastan sona izlemis biri olarak zerre abartmadan soyliyim, Tugay hala dimdik ayakta. Tamam bulundugu pozisyon itibariyle bi Aureillo gibi hareketli degil belki ama geriden oyun kurusu kusursuz. Topun ona her gelisinde ozellikle dikkat ettim ne yapiyor, nasil yapiyor diye. Boyle sey olmaz. Kac tane nokta atisli tek top oynadi aklim sasti. Her iki ayagiyla da insan bu kadar hatasiz, purussuz tek top yapar mi? Gecen sene bi haftasonu BBCdeki Match of the Day'i seyrediyordum. Tugay'in yine resital verdigi bi mactan sonra ismini simdi hatirlamadigim bi Blackburn'lu futbolcuya Tugay icin ne diceksin diye sordu spiker. Adamin cevap 'we simply call him the majesty' idi. Hakkaten de oyle, majesteleri hiz kesmiyor. Oyuncular kadar taraftar da hastasi kendisinin; 03-04 sezonunda Blackburn'de yilin oyuncusu secilmisti. Gecen sezon da Reading'e attigi gol yilin golu secildi Blackburnlu taraftarlarca. Simdi bu noktada isler cok enteresan ve hic beklenmedik bi 'twist'e sahne olabilir. O da su; su anki hocalari Paul Ince, bana gore bekleneni vermenin cok uzaginda. Maclardaki caresizligini izleyen herkes goruyordur. Blackburn sondan ikinci sirada. Alternatif rota; Tugay'i player-manager yapmak. Sanirim ben ve nerdeyse tum Blackburn'lulerin gonlunden gecen bi cozumdur bu. Boylece halihazirda hem GS'nin hem de Blackburn'un (sanirim Blackburn'un daha da fazla) efsanesi olan Tugay, EPL'de hoca olan ilk Turk olarak tarihe gecebilir.

4-3'luk Real, bol kepce Barca

Transfer politikasi (ya da transferler konusundaki prensipsizligi desem daha iyi olacak) sebebiyle Barcelona ya da Valencia (hatta bi Villareal) kadar sempatimi kazanamis bi kluptur Real Madrid. Ozellikle Galakticos evresi sanirim bircok futbolseverin hem imrenerek hem de uyuz olarak baktiklari bi donemdi. Simdi biraz daha takim olma yolunda gidiyorlar. Bircok elestiri alsa da bence Schuster kotu hoca degil. Takimi Hollandalilarla doldurmalari da illa kotuye isaret degil. Zaman icinde kendi icinde bi istikrar ve basari yakalayabilirler eger Schuster'i kurban edilmezse. En azindan maclari bu sezon surekli ayri bi heyecan firtinasi. 3u ligde, 1i kupada olmak uzere tam 4 tane 4-3'luk maclari oldu Real'in, ikisini kazanip ikisini kaybettikleri. Yani heyecan acisindan Madridistalar cok sikinti yasamiyor, orasi kesin. Van Nistelrooy'un yerine gelen Huntelaar da is yaparsa isler az cok duzelebilir. Fakat sanssizliklari bu sene cok fena bi Barca'ya yakalanmis olmalari. Nitekim ezelli rakipleri son 12 mactan 11ini kazanmis, ortalamada da bu sezon ligde mac basina 3ten fazla gol atmis. Ilk 6daki rakiplerinden Atletico Madrid, Sevilla ve Valencia'ya sirayla 6, 3 ve 4 atmislar, sadece 1 gol yemisler. Bu hafta menude Real Madrid var. Artik nasil bi mac olacagini dusunemiyorum. Bi kosede 14 macta 44 gol atan, en yakin rakiplerini en hafif tabirle paramparca eden Barca, diger kosede ligin en cok gol yiyen 5. takimi Real Madrid. Sikletler sanki uymadi bu sefer. Katalanlar bu haftasonu tarih yazmak icin maca cikacaklar gibi.

Wednesday, December 3, 2008

Robert Green

Ingiliz milli takimi tum ihtisamina karsin bir turlu istenilen sonuclari alamiyor. Gerci Capello gibi pragmatist bi hoca altinda kaderleri degisebilir ama bu yolda Capello'nun basini en cok agritan konulardan biri yillardir care bulamadiklari su kaleci sikintilari. David James -ki tum tecrubesine ragmen cok sacma hatalari olmustur- artik 40ina merdiven dayadi. Hala Euro2008 treninin kacmasina sebebiyet vermekle suclanan Scott Carson su anda EPL'de en buyuk kume dusme adayi West Brom'da forma giyiyor. Paul Robinson'in zaten gozden duseli epey oldu, keza kendi takimi Blackburn'de de isler cok matah gitmiyor. Ortam boyle iken neden hala bu kalecilerde israrci olunur anlayamiyorum. Halbuki geriden gelen Cris Kirkland, Joe Hart ve benim esas adayim Robert Green gibi 3 tane potansiyel sahibi kaleci var. Ozellikle Robert Green artik 28 yasinda, defansif anlayisi ozurlu West Ham'i kac macta ipten almisligi var. Buna ragmen su zamana kadar sadece 1 kere milli formayi giyebildi. Bu rakam gercekten komik. Gecen sezon 3 penalti atisi kurtarmis, yilin 'West Ham Hammer'i secilmis. 1.91'lik kaleci 'artik sira bende' diye bas bas bagiriyor resmen Capello'ya. Tam 3 kere canli izledim Green'i ve sahsi gorusum Joe Hart ile beraber onumuzdeki 10 sene Ingiliz milli takiminda kaleyi ipotekleyecekleri yonunde.

Sunday, November 30, 2008

Steven G.

Steven Gerrard'i resimdeki haliyle hatirlayanimiz var mi acaba? Tam 10 yil once, Kasim 1998'de cekilmis bu resim; Gerrard'in Liverpool formasini ilk defa giyip Kop'un onune ciktigi bi Blackburn maci. Bundan tam 6 gun sonra da bu forma altindaki ilk golunu atiyor. O zamandan bu yana gecen surede tam 103 gol atti Gerrard. Bir orta saha oyuncusu icin, hele ki hucuma yonelik ortasaha olarak oynamadigi dusunulurse, inanilmaz bi istatistik. Ekim 2003'ten beri, yani 23 yasindan bu yana, Liverpool'un kaptanligini yapiyor. Kaptanligin, saha ici liderligin Gerrard'dan daha cok yakistigi bir oyuncu yok benim kitabimda. Istikrari, liderligi, sahada pozisyon alisi, sutlari, paslari, defalarca son dakikada takimini ipten alislari, mutevaziligi.. Hangi ozelliginden baslamak lazim bilemiyorum. Daha 28 yasinda ve en az 5 sene daha en ust duzeyde perform edebilecek durumda. Kakalarin, Messilerin, Ronaldolarin yaninda benim gonlumdeki bir numarali topcudur Gerrard.

Sergen Yalcin

Bu blogda Sergen Yalcin'nin cesur yorumlarla Terim'i elestirmesini saygi ile alkislamistim. Vay be adamin bi beklentisi olmayinca ne guzel geciriyor Terim'e demistim icimden. Ne yazik ki beklentiler cakisinca Sergen dunku FB-BJK macindaki yorumlariyla ters koseye dustu. Takim tertibinden tutun oyuncu degistirmedeki gecikmelerine kadar bi derbi macta yapilmayacak hatalari yapiyor Denizli, ama normalde muthis elestirel bi tavir almasi beklenen Sergen, Denizli'yi secimlerinden dolayi birakin elestirmeyi, tebrik ediyor. BJK, hele ki GSnin Kadikoy maceralarina gore, 10 kisi kalmasina ragmen bile yine iyi oynadi, ama bu Denizli'nin hatalarini gecistirmez. Ne var ki Sergen -yardimci hocalar, naapar ki? yelek tasirlar, kuka yerlestirirler diye dalga gectigi- yardimci hocalik pozisyonu icin Denizli'ye yalakalik moduna gecti bile, bravo. Sergen'in de cesareti ufukta yardimci hocalik beklentisi olana kadarmis. Hic yakismadi Sergen'e.

Sebastian Deisler

Ne zamandir aklimdaydi su adamla ilgili iki kelam yazayim diye. Yakin zamanlarda verdigi bi roportaji Borges sitesine tasiyinca tetikledi beni de.. Acikcasi oldum olasi sevdigim oyunculardan biriydi. Hiz, top surme ve iyi orta kesmede pozisyonu olan sag acik mevkiinin belki de jenerasyonu icindeki en iyilerindendi. Ne var ki fiziksel ve mental sikintilar 27 yasinda pes ettirdi kendisini, ve Bayern Munih ile kontrati 2009 yazina kadar surmesine ragmen futbolu biraktigini acikladi. Hem daha once okuduklarim hem de roportajinda soyledikleri sonrasi bu adama uzuleyim mi sinirleneyim mi bilemedim. Surekli beklentileri karsilayamamaktan, futboldan keyif alamamaktan, futbolun markalasip kurumsallasmasindan ve kendisinin bu ortami sahte bulup entegre olamamaktan, bi Effenberg gibi 'cool' olamamaktan dem vurup duruyor, ve tum bunlarin onda olusan kronik depresyonu deprestirdiginden yakiniyor. Futbolun su ana kadar kendisine sundugu olanaklardan bihaber, simarikca ve son derece nankor bi yaklasim olarak algiliyorum ben bunu. Her ne kadar ayni Deisler gibi 28 yasinda futbolu birakmak zorunda kalan Van Basten'in hikayesine benzer yanlar olsa da, Deisler'in sikintisinin cogu psikolojikti. Fiziksel sakatligi gecse bu sefer depresyon basliyordu. Sonunda da bakti olmuyor, cekti fisi. Merak ediyorum futbol disindaki ortamdan haberi var mi? Her isin kendine ozgu baskilari, eksiklikleri, sikintilari, cefalari var. Bana gore yeryuzundeki en zevkli, en populer isin sahibiydi Deisler ama onun icin bu sonucta bir 'is', ve belki de bu popularitesi, onun gibi 'camera shy' bi adama fazla geldi. Tabi boyle yapmak yerine bu cekingenlik sorunu ile misal bi Paul Scholes gibi deal edebilirdi, edemedi.. Gelsin sabahtan aksama bi ofiste oturup rapor mapor hazirlasin, deadlinelar ile cebellessin, her gun takim elbise giysin, musteri memnuniyetiyle ugrassin, maas beklesin, bonus beklesin, promosyon beklesin Deisler.. Bakalim oyle bi hayat ne kadar depression-free oluyomus..

Sunday, November 23, 2008

Carsi'dan inciler

BJK'nin Carsi'si gercekten kendine has bi taraftar grubu. Gecen haftaki Eskisehir macinda yaptiklariyla bi kere daha dikkat cektiler. BJK ilk golu atmadan biraz once, 30. dakika civari falandi. BJK'de Tello muthis kavisli korner atti, EsEs kalecisi son anda celdi ama pozisyon muallakti. Sonra TVde tekrarini izleyince top cizgiyi gecti gibi gordum, ama acikcasi yan hakemin bunu suzmesi zordu. Neyse, pozisyonu benim gibi TVden izleyen birtakim BJKliler macta oldugunu bildikleri arkadaslarini arayip pozisyonun gol oldugunu bildirmisler. Klasiktir zaten, mactaki tartismali pozisyonlardan sonra TVden izleyenler mactakilere SMS atip pozisyonda hakemin kararirin dogru-yanlisligini anlatir. Anlasilan BJKliler de oyle yapmis, nitekim pozisyonun hemen ardindan basladi Carsi 'pozisyon golmus, Allah belani versin' diyerek hakemi bi sonraki pozisyon icin baski almaya. Yurtdisindaki bircok stad artik dev ekranlarla dolu. Pozisyonlari izleyebiliyorsun. Ne var ki hicbir tartismali pozisyonu tekrar gostermiyorlar ki hakeme bir tepki gelmesin taraftarlardan. Anlasilan BJKlilerin mac ici tekrarlara falan ihtiyaci yok pozisyonu yorumlayip tepkilerini ortaya koymak icin. BJKli degilim ama taraftarlarinin yontemlerine sapka cikartmama engel degil bu. Tabi bu kadar sag duyulu ve muhalif bi taraftar grubu nasil olup da tupcu biradere sesini cikartamiyor, bunu anlayamiyorum...

Dimitar Berbatov

Vasat bi futbol ulkesinden cikma superstar futbolcu olmak bana gore oldukca sikinti yaratmaya namzet bi durum. Nitekim tum gozler senin ustunde, senden beklentiler tavanda, takim arkadaslarin hicbir sey yapmasa bile senin cikip sov yapman lazim. Yoksa ayni Berbatov'un durumunda oldugu gibi derler adama 'ulan EPL'de her mac ayri resital veriyosun ama Sofya'ya geldin mi tis, ne is' diye. Bu kadar bariz degil belki ama meali buna denk gelecek sekilde hem bazi takim arkadaslari hem de yerel basin elestirdi Berbatov'u. Aslinda olayin sacmaligi iki yonlu. Birinci ve en basit aciklama Ibrahim Tatlises'in 'Urfa'da Oxford vardi da mi gitmedik' tarzinda olacak biraz gerci; Bulgar milli takiminda Berbatov'u besleyen bi Scholes, bi Ronaldo, bi Giggs vardi berisinde de Berbatov mu oynamadi? Ikinci ve mantikla desteklenecek aciklama ise su; Berbatov daha henuz 28 yasinda ve simdiden Bulgar milli takimi efsaneleri Kostadinov ve Stoitchkov'dan bile daha cok gol atmis ve milli forma altinda en cok gol atan 2. futbolcu konumunda. Adamin gol ortalamasi dehset; 64 macta 41 gol. Hani 94 dunya kupasinda yari finalist olan kadroda Stoitchkov'un arkasinda ne biliyim bi kel Letchkov vardi mesela durmadan pas dagitan (o da Bulgar federasyonu asbaskani oldu bu arada). Peki Berbatov'un arkasinda kim var, onun kalibresine yetisebilecek?

Anders Frisk

Anders Frisk'in baska resmini kullansam bisey ifade etmeyebilir ama bu resmi koyunca herkes animsamistir kim oldugunu. Eylul 2004'teki Roma-D.Kiev macinda kafasina atilan cisim sonrasi cekilen resim. Avrupa sampiyonasi finali, dunya kupasi yari finali, CL yari finali gibi baya sasali maclar yonetmis, ismi bilinen hakemlerden biriydi, taa ki Mart 2005'teki Barcelona-Chelsea macinda Drogba'ya gosterdigi kirmizi kart sonrasi 'ailesini hedef alan tehditler' aldigini soyleyip hakemlik kariyerini kisa kesene kadar. Isvecli hakem gecenlerde yeniden gundeme geldi. Nitekim Yunan futbol federasyonu, Frisk'e kendi hakem komitelerinin baskani olmayi teklif edene kadar. Frisk dusunmek icin zaman istmemis. Yunan futbolu icin oldukca cesur bi karar... Yunan hakemlerinin yonetimi -ayni bizde oldugu gibi- cok fazla elestiri alinca, boyle bi yontem izlemis Yunan federasyonu. Aslinda benzer bi uygulamayi 60lar ve 70lerde de yapmislar, derbi maclarina yabanci hakem atayarak, fakat sonuclari hic de bekledikleri gibi olmamis. Acikcasi bence yerinde bi karar, ozellikle de eger Yunan futbolunda da aynen bizdeki gibi hakemlik camiasini karsi bi guvensizlik varsa. En azindan bu pislik carkindan gecmemis, kariyeri belli bi yabanciyi hakemleri belirleme ve denetleme gorevi verirseniz, alinan kararlar ve sonuclarini sorgulamayi birakirsiniz. Korkarim bize de benzer bi uygulama gerekecek yakinda. Aksi halde kerameti kendinden menkul baskanlar konusur durur 'bizim maclarimiza su hakem olmasin bu olsun', ya da 'gitsin, dudugunu assin' gibi.. EPL'de 'respect to refrees' gibi kampanyalar duzenleniyor ve hakemlerin pozisyon ve itibarlari kuvvetlendiriliyorken bizdeki -ve belli ki komsumuzdaki- durum gercekten acinasi..

Verimsiz cumartesi

Verimsiz ya da kifayetsiz kelimelerinin yetersiz kalacagi bi cumartesi futbol keyfi yasadim resmen. Arka arkaya Ankaragucu-FB, Chelsea-Newcastle, Ankaraspor-GS ve son olarak Inter-Juventus. 4 mac izleyip sadece 1 gol gordum tum cumartesi gunu boyunca, ki o gol da ite kaka giren sacma salak bi goldu. Iste boyle gunlerde sorguluyorum kendimi, 'ben ne yaptim ya koca cumartesi gunu' diye...

Friday, November 21, 2008

William Gallas

Chelsea'deyken Gallas'i her yola gelen 'utility player' modunda buldugum icin iyidir kotudur diye kategorize edemezdim. Arsenal'e gelip de kaptan yapildiktan sonra cibilliyeti ortaya cikti. Gozumde Van Bommel ile beraber buyuk takimlara neden kaptan yapildiklari mechul iki oyuncudan biridir. Gecen seneki Birmingham macinda yenen son dakika golune verdigi zavalli tepkiler (resim de o mactan alinma), mac ortasinda takim arkadasi ve kendinden 10 yas kucugu Bendtner'e kafa tutusu, bu sezon basinda agzinda sigara ile gazetelere malzeme olmasi, 4-4'luk Spurs maci sonrasinda soyunma odasinda agiz dalasina giren iki takim arkadasini -isim vermeden- bi kahraman gibi ayirdigini basina aciklayip bunlardan birisinin takim moralini bozdugunu soylemesi ve son olarak da takimin genclerinin yeterince cesur davranmadigini soylemesi artik taraftarlar gozunde kaptanligi iyiden iyiye sorgulanir, hatta kimi taraftar forumlarinda kaptanligi geri alinsin, haline getirdi Gallas efendiyi. Daha onceleri durusuyla da varligiyla agirligi olan ve hep saygi uyandirmis -Adams, Bergkamp, Viera ve Henry gibi- kaptanlarla calismaya aliskin Wenger icin zor karar. Aslinda laf yine Wenger ile ilgili yazdigim bi onceki posta geliyor. Arsenal'de su anda bu tarzda bi oyuncu yok ki kaptan yapasin, liderlik veresin. Ortalik genclerle kayniyor, gozumuzun en aliskin oldugu Fabregas topu topu 21 yasinda. Yine de kaptan olarak bu kadar hata yapip moral bozan bi adam yerine malzemeciyi kaptan yaparim daha iyi.

Thursday, November 20, 2008

FT vs RTE

Tarz, hava, ego, tepki hep ayni ikisinde de. Ulkemizi temsil eden iki sozde lider... Ikisi de geldikleri pozisyonlarda hazim sorunu yasiyorlar. Biri onu secip de bulundugu koltuga getirene minnet duyup hizmet edecegine kendini o secmenin efendisi sanar, basinda secmece ambargo koyar. Digeri ise onun su anda bulundugu yere gelene kadar kabarttigi egosunun agirligi altinda ezilip basina posta koyar, elestirel sorular soran gazetecilerin ismini not defterine kazir, ki sonradan hesabini kessin. Cerrutti takim giyince, pembe mendil takinca, liderlik dersi vermeye kursuye cagrilinca sandik ki degisecekler.. Tanri sendromu bu ikisini esir almis, onlar da bizleri...

Sunday, November 16, 2008

Quantum of Solace

22. James Bond filmi 'Quantum of Solace'i seyrettim dun. Acikcasi aksiyonu sevdim ama konuyu ele alislarini garipsedim. Eskiden alistigimiz, Bond'un her yeni filmde bir gorevi, bi ana dusmani olur, onu temizler gecerdi. Simdiyse hikayeler birbirini takip ederek devam ediyor. Yeni film tam anlami ile eskisinin bittigi yerden basliyor, bi sonraki icin de zemin hazirlayarak bitiyor. Yani olayi birbirinden bagimsiz film serileri olmaktan cikartip birbirini tamamlayan filmler sekline sokmuslar. Tabi her yeni Bond icin ortalama 2-3 sene bekledigimiz dusunuldugunde kimin aklinda ne kalirsa hikayeyle ilgili, orasi mechul. Son bi soz de yeni Bond abimiz, Daniel Craig'e; Pierce Brosnan'dan sonra kral gibi geldi. Brosnan'in surreal gevseklik ve yavsakligi, ustune bi de ona denk gelen Bond senaryolarinin boktanligi ile Bond serisi klas ama embesil bi hal almisti. Simdi daha bi ciddiyet kazandi sanki.

Gokhan Unal vs Umut Bulut

Arkadaslarimla Umut mu daha iyi Gokhan mi muhabbetini sik sik yaparim. Nedense ben bu Umut'u oldum olasi begenmisimdir. Gokhan'i biraz fazla klasik golcu stilinde buluyorum. Kosmaz etmez ama son vurus iyidir. Umut ise bence daha iyi bi takim oyuncusu. Ama digerinin yaninda bal yapmayan ari gibi kaliyor. Allahtan bu gece TRT'deki Stadyum programinda Mehmet Demirkol da Umut'un ne kadar 'underrated' bi oyuncu oldugundan, caliskanligi ile takim icin oneminden falan bahsetti de kendime yandas bulmus oldum. Buradan Gokhan savunucusu SK'ya da selam cakarim bu vesile ile.

Heurelho Gomes

Gorunuse gore artik kimsede onun hatalarina gosterecek tahammul kalmadi. Onceleri yan toplara cikislarda yaptigi hatalar sonrasi takimin verdigi kayiplar goze batiyordu. Derken Harry Redknapp'li yeni donemde takimin aldigi ivme ile bu hatalar biraz unutuldu mu ne derken bu hafta kucagindaki topu iceri alarak kendi kalesine gol atti ve spiker de yorumcu da 'yetti gari, sallayin bu kovayi' demeye basladilar. Haftaya yedege dusmesi kuvvetle muhtemeldir. Halbuki hikayenin baslangici guzeldi. 4 sezon kaldigi PSV'den 10 milyon euro'ya gelirken kendisinden beklentiler oldukca kuvvetliydi. Dogrusu PSV zamaninda da bir-iki sapsal hatasi vardi ama tek basina mac almisligi da boldu 191'lik dev kalecinin. Ben kendi adima kaleyi kaplayan, cusseli, birbirde rakibin onunde cabucak buyuyen kalecileri sevdigim ve Gomes'i de PSV'de bolca izlemis oldugum icin oldukca umutluydum. Kaldi ki Eeredivisie'de bolca basarisi bulunur; 4 sezon boyunca oynadigi tum lig maclarinin %60'ini 'clean sheet' ile bitirmek, tam 971 dk hic gol yememek, PSV'de oynadigi her sezon sampiyon olmak gibi. Tum bunlar tabiki onu taraftarin sevgilisi yapmisti. Hatta gecen sezon sonunda giderken PSV taraftari ona asagidaki pankart ile tesekkur edip ugurladilar. Fakat sonucta benim EPL'e damga vurmasini bekledigim kaleci, bugun Spurs'te formayi yedegine kaybetmek uzere. Spurs'un devre arasinda yeni bi kaleci daha alacagi soyleniyor. Henuz sadece 27 yasindaki Gomes'in belki de kariyerine bi reset atip sifirdan baslamasi gerekecek gibi.

Saturday, November 15, 2008

Professor Wenger'in hatasi

Bu blogda daha once de haddim olmadan Wenger'i elestirmistim, bu iki olacak... Her ne kadar Wenger'i bi futbol romantigi olarak takdir ediyor olsam da, oynattigi akici, bol pasli futbolu seviyor olsam da, her daim torbadan yeni bi 16-17 yasinda potansiyel yildizi cikartmasi beni heyecanlandiriyor olsa da, soyle bi gercek var ki bu takim da lider bi oyuncu yok. Fabregas takimin dumeninde belki, ama lideri degil. Kaptan diye gecen uyuz Gallas'i ipleyen hata yapar zaten. Isler ters gittiginde ilk ariza cikartan, aglayip zirlayan, takim arkadaslari ile it dalasina giren Gallas olmustur. Halbuki bu tarz, tepeye oynayan takimlarda, ozellikle isler yolunda gitmediginde 's.kerim laaaan noooluyo burada' diye isyan bayragini cekip insiyatif alacak, takim arkadaslarini gazlicak, ornek teskil etcek en az bi adama ihtiyac var. Chelsea'de Ballack, Lampard, Terry gibi bunlardan bolca var. Liverpool'da Carrager, Gerrard. Newcastle'da eskiden Shearer, Arsenal'de eskiden Viera, ManUn'da eskiden Roy Keane oldugu gibi. Ozellikle ortasahaya gelip topu ayagina isteyecek, takimi ileri mars edecek, rakibe korku salacak bi adamin eksikligi bas bas bagiriyor Arsenal'de. Orta sahayi Denilson, Fabregas, Walcott ve Nasri gibi dort teknik oyuncu ile doldurmak oyunu hizlandirir ve guzellestirir, ama sonuca yonelik futbolda sezon sonunu getirmez gibime geliyor. Son 3 sezonda herhangi bi kupa kazanamamis olmak bir yana, ilk 2'ye bile girememis olmalari sanirim bunun bi gostergesi. Professor Wenger'in bunu goremiyor olmasinin imkani var mi? Bence inatla yeni futbol duzenini bu eksende oturtmaya calisiyor o kadar. Kredisi nerdeyse sonsuz ama belli de olmaz..

Cam adam 11'i

Rustu
Nesta Woodgate L.King Heinze
Rosicky E.Belezoglu Robben Kewell
Owen V.Persie

Bu listeye girebilecek olan Nihat'i Ronaldo'yu yazmiyorum mesela. Nitekim onlarinki capraz bag yirtilmasi; gercekten son derece ciddi bi sakatlik, geri donmek zaten yeterli mucize bana gore. Burada yaptigim liste daha cok, ne halt sakatligi oldugu tam belli olmayan, her hafta basinda 2-3 haftaya duz kosulara baslar geyikleri cikan ama geri donusleri surekli ertelenen, donduklerinden kisa bir sure sonra tekrar sakatlandilar haberleri cikan oyuncular uzerine. Belki her biri pozisyonlari itibariyle muthis oyuncular ama bu kadar bi ileri iki geri tarzi oyuncular ustune istikrar ya da sistem insa etmek neredeyse imkansiz.. Resim de temkinli savunma'dan arak bu arada.

Bu "cam adam 11"i ustune bi de Lampard, Gerrard gibilerden olusan sakatlik, formsuzluk bilmeyen "domuz adam 11"ini de ayrica dusunucem..

Kayseri - Kadir Has Stadi son hali

Bu yeni stad yapimlariyla alakali olarak hislerim biraz karisik. Bir yandan boyle yepyeni stadlara kavusuyor oldugumuz icin -dolayisiyla da hem mac izleme/izlenme kalitemizin artacagi hem de ileride olasi bi Avrupa sampiyonasi talipligi durumunda sansimizin artacagi- icin seviniyorum. Diger yandan da bu stadlarin dolmamasi durumunda ortaya cikacak anti-ambiansi dusununce karamsarliga kapiliyorum. Nitekim dusununce; sezon basinda oynanan Kayseri-GS macinin hali beni epey uzdu. Bi tarafta onceki sezonun kupa sampiyonu, diger tarafta lig sampiyonu, ustelik de evsahibinin yeni sezondaki ilk maci, hava cillop, ama stadyum yariya kadar dolu.. Yani koca sehrin tek takimi, ustelik umit veren bi takim, ama seyircinin cani maci macta izlemeyi cok da istemiyor. Bunu neye baglamak lazim bilmiyorum; genel stad kalitesizligine mi (eger oyle ise o zaman yeni stadlarla bu sorun cozulur) yoksa genel futbol kalitesizligi ile mi (eger sebep buysa isterseniz Old Trafford'un replikasini yapin kader degismez). Umarim bu yeni stadlar kalite noksanligimizi (her anlamdaki kalitesizligimizden bahsediyorum; yoneticilerden, basina kadar) biraz olsun toparlar..
Bu arada GS sittin senedir bi Aslantepe ile tebelles olurkan, sessiz sedasiz koca stadi nerdeyse bitiriyorlar Kayseri'de. Gercekten bravo..

Tuesday, November 11, 2008

Football in video games

Futbol artik gamer dunyasi ahirinin buyukbaslari arasinda, belki de ilk sirada. Guardian bu hafta 'football loving video gamers' icin guzel bi quiz hazirlamis. Ben ki cogunu oynadigimi, az cok bildigimi dusunurum ancak 4/10 cektim. Vakit olunca goz atilasi:
http://www.guardian.co.uk/football/quiz/2008/nov/11/1

Sunday, November 9, 2008

Bu rezillige kim, ne zaman dur diyecek?

Asagidaki yazi cumartesi gunu Sabah'ta Hincal'in Yeri'de cikti. Akli selim her turlu futbol izleyicisinin altina imza atmasi gerektigini dusundugum bi yazi. Olay tabi Ankarasporla sinirli degil, Istanbul B.B. icin de gecerli. Kimin parasi kime oyuncak ediliyor belli degil mi? Futbol Federasyonumuz ve Spor Bakanligimiz o kadar uzun sure embesil konularda vakit kaybettiler ki burunlarinin onunde ortaya cikan bu belediye butcesinden araklamali futbol takimlarini bi mercek altina almayi dusunemiyorlar. Bunlarin dogru duzgun taraftarlarinin olmamasi sebebiyle maclarinin zerre ambians yaratamamasi sebebiyle varliklarindan keyif ve nasip alacak bi kitle de yok. Varsa yoksa arkalarindaki uc-bes karanlik kisinin egolarina oynuyor bu takimlar. Yani ne halta hizmet ettikleri mechul, sistemin adam gibi regule edilmeyisi sayesinde bi sekilde ortaya cikmis, kerameti kendilerinden menkul birer utanc kaynagidir bu takimlar. Birisinin basinda Abdullah Avci, digerinin basinda Aykut Kocaman olmasi ve bizim bu hocalara olan sempatimiz hicbirimize isin vahametini gormezden gelme hakki vermemeli diye dusunuyorum. Hincal'in dedigi gibi; kim, neyi bekliyor biseyler yapmak icin? Ligimiz bu utanctan kurtulmalidir bi yasa ile, bu kadar basit.
"Beş yüz seyircisi olmayan Ankaraspor'a trilyonlar yatırıp, oğlunu da başına geçiren Melih Gökçek, Botaş zamlarıyla yeniden gündeme geldi. "Kör tuttuğunu" örneği, kamu kurumlarından borçlarını tahsil edemeyince batma noktasına gelen Botaş halkın doğalgazına, hem de kış arefesinde korkunç bir zam yapınca, en büyük borçlunun Gökçek olduğu ortaya çıktı. Cumhuriyet'te Murat Kışlalı da araştırmış.. Sonuç.. Gökçek'in Botaş'a 600 milyon, Hazine'ye 4.5 milyar Yeni Lira borcu var, iyi mi? Gökçek'in 4.5 milyar borcunu karşılaştırmış Murat.. Kültür Bakanlığı bütçesi 1 milyar lira.. Ulaştırma 1.2 milyar, Başbakanlık 2.5 milyar, Adalet 3.5 milyar ve İçişleri 3.7 milyar liralık bütçeleri ile Gökçek'in borçlarının altındalar.. Şimdi böylesi borç batağındaki bir belediyenin ligde zaten tonla takımı olan Ankara halkının sırtına oğul Gökçek keyfi için bunca "Futbol" masrafı yüklemesi ne demektir, Spor Bakanımız söylerler mi? Bu lüzumsuz mastürbasyon kulüpleri, belediyesporların profesyonel futboldan uzaklaştırılmaları için daha ne bekleniyor?"

En kral derbinin mazisinden

Derbi havasina kanallar erkenden girdikleri icin kimisi eski maclardan bazılarını yayınladılar mactan bir gun once. FB-GS arasında bircok mac efsanedir ama sanırım 3-4lük kupa maçı birçoğunun önünde yer alır. Aradan yıllar gecince unutmusum ilkokul 5 zamanımın bu acı tecrubesini. Nitekim benim macla ilgili hatırladıklarım Aykut'un sıfırdan attıgı gol ile Hasan Vezir'in hattrick yapıp akabinde GS'ye kapagı atması. Ozetleri izleyince neleri unuttugumu anımsadım. 3-0'dan 3-4'e mac donmesi ayrı, GS'de Tanju'nun ilk yarida hattrick yapması ayrı, FB'de Hasan Vezir'in ikinci yari hattrick yapmasi ayri, Rıdvan'in 4 golun birden asistini yapması ayrı. Yuh ya ne macmıs. 8-9 derbide toplasan olmıcak seyler bi macta topluca olmus resmen. Simdi olsa boyle bi mac yer yerinden oynar valla. Resim de bu macin biraz sonrasinda, eskilerde kalan futbolcu kacirip imza attirma sacmaligindan kalma.

Thursday, November 6, 2008

Maradona adamlarini izlerkene

Dun gece Arsenal-FB macindan ara ara kacip R.Madrid-Juve macina goz atiyordum. Derken bi ara tribunlerde Maradona'yi gosterdi TV. R.Madrid'de Higuain, Heinze ve Saviola gibi Arjantinliler de oynadigi icin ilk milli maci oncesinde potansiyel oyuncularini tartmaya geldi heralde Maradona. Sik sik da takim menejeri -ki ayni zamanda 86 dunya kupasini aldiklari takimin hocasidir- Carlos Bilardo, Maradona'ya birseyler anlatiyordu. Dogrusu bana dogalliktan yoksun geldi Maradona'nin halleri. O yaramaz cocuk sanki bi anda gitti, muthis saygin, isini ciddiye alan bi hoca geldi... Olamaz tabi boylesi bi degisim. O yuzden de kiyafet egreti duruyo. Arjantin milli takimina muthis sempatim vardir, umarim da -biz alamayacagimiza gore- onlar alirlar bi sonraki dunya kupasini. Ama bunu Maradona ile yapacaklarindan supheliyim. Uzun soluklu boylesi projelerden tez zamanda soguyup eski haline doner gibi geliyor El Diego. Eh ama bi de sampiyon yaparsa Arjantin'i... O vakit Arjantin halki ne yapar merak ediyorum. Zaten halihazirda Maradona dininin bile oldugu bi ulke bu sefer heralde Maradona dinini resmi ulke inanci yapar heralde.

Wednesday, November 5, 2008

Gecirgen iddaa

10 yildir duzenli olarak internet uzerinden bahis yapiyor olmama ragmen omrumde daha hic bi iddaa kuponu doldurmuslugum yoktur. Sistemin nasil calistigini bile takip etmedim uzun sure. Fakat daha sonra LigTV'nin kerameti kendinden menkul iddaa yorumculari sayesinde goz ve kulak asinaligim basladi ve sonucta da farkettim ki Iddaa muthis bi maden bulmus ve bunu anormal somuruyor. Simdi bu hafta arasi olan sampiyonlar ligi maclarindan bi demeti ele almis olayim ve benim kullandigim Interwetten ile Iddaa'nin oranlarini kiyaslayayim; kafadan su 5 maci sectim:
R.Madrid-Juve (Real galip Interwetten:1.55, Iddaa:1.40)
Roma-Chelsea (Chelsea galip Interwetten:2.1, Iddaa:1.75)
Celtic-ManUn (ManUn galip Interwetten:1.7, Iddaa:1.40)
Fiorentina-B.Munih (Bayern galip Interwetten:2.8, Iddaa:2.5)
L'pool-A.Madrid (L'pool galip Interwetten:1.65, Iddaa:1.35)
Sonucta boyle bi kombi yaptiginizda Interwetten'in verdigi 1'e 25.56 iken, Iddaa'nin verdigi 1'e 11.58 cikiyor. Yuh ama ya. Yani $50 koymak isteseniz bu maclarin kombinasyonuna kazandiginiz takdirde Interwetten $1,278 verirken, Iddaa $579 veriyor. Iddaa resmen internet uzerinden bu isi yapacak durumu olmayanlari resmen kucaga alip asimetrik informasyondan cebini dolduruyor. Ve garip bi sekilde kimsenin de buna giki cikmiyor.

Monday, November 3, 2008

Pierluigi Collina

Bu kitabi sanirim 3 sene once bi arkadasimin tavsiyesi uzerine okumustum. Daha once futbol uzerine epey kitap okumustum ama bi hakem otobiyografisinin yanina yaklasmisligim yoktu. Tabi eskiden hicbir hakem Collina kadar 'high profile' olmadigi icin buna cok da sasirmamak lazim heralde. Artik uzayli tipinden midir, karizmasindan midir bilemiyorum ama yer kurede bircok unlu futbolcudan daha fazla taniniyor kendisi. Kitabini da 'nedir bi insan evladini hakem olmaya tesvik eden ve daha sonra basarili kilan unsurlar' meraki ile aldim. Mac oncesi hakemlerin oyuncu karakter analizlerinden tutun da agir fitness antremanlarina kadar hic akliniza gelmeyecek seyleri cok guzel anlatiyor Collina. Benzer meraki olanlara Amazon.co.uk'e bakmalarini tavsiye ederim.

Thursday, October 30, 2008

Pankartsiz cikmam abi

Gecen sezon birden fazla macta yukaridaki deli sacmasi pankart dikkatimi cekmisti. Gece gece aklima gelince bi bakayim dedim acaba cikar mi google'dan diye, harbi de varmis. Neymis Tapu ve Kadastro Genel Mudurlugunun 160. Kurulus Yili bilmemnesi.. Resimdeki pankart 2 sezon once K.Erciyes-Rize macindan. Gecen sezon bi de bunun 161. kurulus yili versiyonunu surduler piyasaya maclardan once. 161'in ne anlami varsa artik... Hani bu salakligin 50. senesinin de 200. senesinin de bi anlami yok zaten ya, 160, 161 falan dedin mi insan iyice geriliyo bu nasil manyakliktir lan diye. Bi kere zaten agir deli oluyorum futbolcularin ellerinde abuk sabuk bez parcalari ile anlamsizca yuruyerek sosyal mesaj verme kaygili sekilde maca cikmalarina.. Yok polis teskilatinin sirtini sivazlamak, yok trafik haftasina dikkat cekmek, yok kanserle mucadeleye destek vermek, yok dunya kadinlar gununu anmak gibi futbolla uzaktan yakindan zerre alakasi olmayan abuk sabuk konularla her hafta daha gerzek pankartlarla cikar oldu topcularimiz sahaya. Beni sinirden kopurten Tapu ve Kadostro Genel Mudurlugune buradan sesleniyorum; Su 162. yilinizda mac oncesi ambiansimizi pic etmeden noolur futboldan elinizi cekin, bizlere de rahat verin artik.

Tuesday, October 28, 2008

Gamer topcular

Kendi aramizda oynarken sik sik muhabbetini yapar dururuz hangi futbolcular 'gamer'dir acaba diye. Ozellikle Pro Evolution Soccer oynadigi soylenen bazi topculari duyardik. Pazar sabahi Londra sokaklarinda elime Observer'in 'The Observer Sports Monthly' dergisi gecti ve megerse ne gamer topcular varmis ogrenmis oldum. Fabregas, Shaun Wright-Phillips ve Gabriel Agbonlahor birer PES bagimlisi olduklarini itiraf etmisler, Rooney ise FIFAciymis. John Terry ise villasinda sik sik PES turnuvasi duzenlermis, sampiyon da cogu zaman Glen Johnson'mis. Diger taraftan Christiano Ronaldo her yeni PES versiyonunu 'acaba hem skiller hem de gorunus olarak beni nasil yaptilar' diye heyecanla beklermis. Hatta kimileri tiplerini begenmediklerinde hemen edit ederlermis. Mesela Jermaine Jenas oyunda dudaklarini fazla siskin buldugu icin edit edip degistirirmis oynamadan once. Bunlari demisken bilinen en baba gamer topculardan birini de hatirlatayim; David James. Kendisinin 1997'de Liverpool formasi giydigi yillarda, bir macta hatali 3 gol yemesi sonrasi James konsantrasyon sorunu uzerine gelen elestirilere soyle cevap vermisti; 'Zor yoldan da olsa bi maca hazirlanmanin en iyi yolunun 8 saat araliksiz bilgisayar oynamak olmadigini anladim.' Oynadigi da Street Fighter'mis bu arada.

EPL'de kelebek etkisi

Futbol boyle garip bi spor iste, kelebek etkisi en alakasiz yerden vurabiliyor adami. Al sana Portsmouth ornegi... Kendi tarafimda hersey yolunda diye dusunuyorsun. Takimin iskeletini sahane oturtmussun, gecen sezon FA Cup'i almissin, takim simdi UEFA kupasinda, yeni transferler cuk diye oturmus, ozellikle Crouch ve Defoe ile saglam ikililerden birini yakalasmissin. Derken seninle hicbir alakasi olmayan bi takim, Tottenham'da isler bas asagi gitmeye basliyor. Once 2 sezonda toplam 90 gol atan forvet ikilisini kaybediyorlar. Sonrasinda parasutsuz dusus basliyor ve sonunda hocalari Ramos'u gorevden aliyorlar. Ve ayni gun ogreniyorsun ki Tottenham senin takimini yola sokmus olan hocayi kapatmis bile. Redknapp artik Portsmouth'da misyonunu tamamladigini dusunmus olacak ki cebi daha derin olan Tottenham'a gitmeyi secti. Kaldi ki bundan daha iyi bi takima gidecegi de yoktu zaten. 4 buyukler onu almazlardi, milli takim umudu Capello ile beraber uctu gitti. Tepeye oynamak icin emrine verilen kadro da butce de guzel simdi. Ama olan Portsmouth'a oldu tabi. Allahtan sil bastan yapmalari gerekmiyor. Nitekim Redknapp'in yardimcisi Tony Adams Portsmouth'ta yardimciliktan hocaliga terfi edildi. Eh tabi yillarin Arsenal kaptaninin Redknapp'in pesinden Tottenham'a gitmesi olanaksizdi. Kalmayi secerek dogrusunu yapti gibi.

EPL'de desibel hesabi

Haftasonu West Ham-Arsenal macini izlemek icin Londra'daydim. Bu ucuncu Upton Park ziyaretim oldu. Gitmisken hastasi oldugum ama Amsterdam'da elime alip okuma sansim olmayan pazar gazetelerine dadandim. Observer'da cikan bi haber oldukca ilgincti. Takimlarin kendi sahalarindaki maclarda taraftar cigirtilarinin ortalama desibelini olcmusler; istatistikler ilginc, ilk 5 soyle;
Stoke City - 103 desibel
Tottenham - 98 desibel
Liverpool - 95 desibel
Portsmouth - 94 desibel
Newcastle -94 desibel

Sadece West Ham'i yerinde izledigim icin digerlerine yorumda bulunamam tabi ama liste epey sasirtici. Liverpool ve Newcastle'i tahmin ederdim ama digerlerini hayatta tutturamazdim. Gerci cok da sasirmamak lazim, nitekim 4 buyuklerden ManUn ve Arsenal genelde taraftarlarindan sikayet olmuslardir. Arsenal'in eski stadi zaten 'Highbury, the libarary' diye anilirdi. ManUn'da ise Sir Alex ve eski topculari Roy Keane zamaninda 12. adamlarinin gorevlerini gerektigi kadar yapmadiklari icin acik acik onlara mesajlar vermislikleri vardir. Benim tabi asil merak ettigim bizdeki stadlarda benzer bi olcum yapsalar acaba ne cikar? Muhtemelen EPL ilk 10 listesine en azindan 2 takim sokardik diye dusunuyorum. Havaya girdi mi bizim taraftarlar Ingilizlerden daha da atesli oluyor nitekim.

Fanatik - Haftanin Karmasi

Su haftanin karmasi ve futbolculara verilen yildizlar konularina oldum olasi gicik olmusumdur. Kim belirler, hangi kriterlere gore yaparlar belli degil. Cogu zaman da zaten anlamsiz kadrolar, bol keseden dagitilan yildizlar cikar ortaya. Mesela bu hafta kalite kokan spor gazetemiz Fanatik'in 'haftanin kadrosu': sol bek R.Carlos sag bekte, stoper Lugano sol bekte (yanlis yerlestirme bi yana, ne olursa olsun bu adamlarin takiminin 2 gol yedigi unutulmus), forvet Mehmet Cakir sol acikta, kontrakci forvet Youla oyun kurucu, bir diger forvet Kayserili Turgay sag acik. Bu nasil bir adam yerlestirmedir, ne baz alinarak yapilmistir? Resmen laf olsun diye yapildigi belli. Gol atan adamlari, pozisyonlarini goz etmeksizin yaz, al sana haftanin 11'i. Bravo Fanatik, cizgin belli.

Wednesday, October 22, 2008

Efsane mansetler#5

Henuz daha bugun atildigindan bu manset icin efsane demek icin biraz erken tabi. Ama muhtemelen yillar sonra donup baktigimizda hakkaten efsaneymis be diyecegiz. Merak ettigim sudur; boyle provakatif mansetlerin atilmasi kimin fikridir? Nasil bi beyin firtinasindan gecip de bu resim ve manset one cikiyor, ve akabinde de kabul gorebiliyor? Diger enteresan konu da su; bloga koydugum 5 adet efsane mansetin 5i de ucundan kosesinden FB ile alakali. Garip bi sekilde seviyesizliklere genelde FByi alet ediyorlar. Daha cok sansasyon yarattigi icin midir, taraftarinin daha tez galeyana gelip basina daha bol malzeme vermesi icin midir, bilmiyorum. Ama bu tarz doldurus mansetleri en hafif tabirle ayiptir. O hakaretin edildigi adami sundan 4 ay once koca Ispanya halki omuzlarinda tasiyordu.

Tuesday, October 21, 2008

Krizin bahis sirketlerine etkisi

Algida secicilik bu olsa gerek.. Ucakta elime Financial Times'i aldim ama gozume ilk takilan bahis sirketleri ile ilgili olan makale oldu. Meshur Ingiliz bahis organizasyonu William Hill'deki teknik birtakim degisiklikleri uzerine olan makaleden ufak birkac alintiyi bloga tasimak istedim. Oncelikle birkac agir top bahis sirketinin 1H-2008 vergi oncesi karlarini karsilastirmislar;
William Hill 37 mn pound
Ladbrokers 26 mn pound
Unibet 17 mn pound
Partygaming 14 mn pound
888 11 mn pound
Bwin 4 mn pound
Acikcasi ben bu rakamlarin daha da yuksek olacagini dusunurdum boyle bi sektorde. Makalede Financial Times, William Hill'in CEO'suna sormus, 'global ekonomik kriz bahis sirketlerinin gelirlerini etkiler mi?' diye. CEO abimizin boyle bi korkusu yokmus. Nitekim zaten bahis bireysel ekonomik tedbir paketleri icinde pek ust siralarda yer almadigi gibi, William Hill musterilerinin yatirdiklari (oynadiklari denmiyor, yatirdiklari deniyor racon olarak, nitekim koyulan paralari oynanan bi oyun degil yapilan bi yatirim olarak lanse etmek istiyor bahis sirketleri) ortalama bi bahis kupon tutari 8.5 pound gibi dusuk bi rakam oldugu icin ekonomik kriz bize viz gelir tiris gider diye buyurmus CEO abimiz. Bu arada ben de 10 yillik bi 'internet bahiscisi' olarak kendi kullandigim sirketin reklamini yapayim; Interwetten. Artik daha mi iyi daha mi kotu bilemem ama elim, ayagim alismis bi kere.

Bremen'den gol haberi var

Bu haftasonu is icin Hamburg'a gittim. Gitmisken denk geldi diye Hamburg-Schalke macina tesrif etmeyi de planladim, hatta bilet de ayarladim ama soguk alginligi planlari bozdu. Ben de kos kos TVden ozetleri seyrettim ve bu sirada baya enteresan bi mac ozeti sunus sekline tanik oldum. Bizdeki LigTV'nin muadili bi kanal maclari ve genis ozetleri veriyor. Ozellikle ozetlerle ilgili bazi seyler muthis ilgimi cekti. Bizim alistigimiz sirayla mac ozetleri seklinde vermiyorlar. Onun yerine yasi 30un altinda olmayanlarin daha rahatlikla hatirlayacaklari canli radyo anlatimi seklinde yapiyorlar. Biraz daha acmam lazim: Adamlar ozeti diyelim Dortmund-Nurnberg macinin ilk dakikasindan itibaren vererek baslatiyor, daha sonra hangi macta onemli bi pozisyon varsa, direk ona baglaniyor. Mesela gol olmussa 'Bremen'den gol haberi var' diye bagirip o macin yayinina geciyorlar, taa ki baska macta hareketlenmeler olana kadar. Bu tam 90 dakika boyle devam ediyor. Tabi orada cumartesi gunleri 7-8 mac birden ayni anda aksamustu basladigi icin aksamina boyle bi kurgu yapmak daha kolay. Muthis nostalji oldu benim icin de. Aklima yillar once radyodan dinledigim maclar geldi; "evet, Izmir Alsancak Stadi'ndan gol haberi geldi, soz simdi Murat Unlu'de" diyip Izmir'e kayardi kulaklar. Golu ev sahibinin mi misafirin mi attigini seyircinin tepkisinden anlardik zaten. Hey gidi gunler heeey.

Saturday, October 18, 2008

Korkak tavuk Melih

Yazar ve yorumuculardan girdim bugun, bari yine benzer konuyla bitireyim. Euro2008'de iyi oyun ya da beceriden ziyade kor topal balimizla ilerlerdigimiz serinin sonuncusu olan Hirvatistan maci sonrasinda spiker Melih Sendil, Van Hooijdonk'a macla ilgili ne dusundugunu sordu. Van Hooijdonk da hic oyle teknik taktik yorumlara girmedi, direk gercegi yapistirdi; 'I'll ask Fatih Terim to buy me a lottery ticket'. Yoruma acik bile degil; Terim safi bali ile takimi buraya getirdi! Ama Melih Sendil, Terim korkusundan (Ingilizcesi yetmedigi icin bunu ceviremedigini sanmiyorum) bunu 'Pierre, Terim'den Almanya maci icin bilet istiyor' seklinde cevirdi. Bu ne gereksiz korku! Kanalin mi kapatilacak, tepki mi goreceksin bunu adam gibi cevirsen? Hem farkli tarz diye yeni bi soluk oturt yorumcu koltuguna hem de dediklerini bile carpitarak cevir. Korkak tavuk lafi az bile ya..

U21'in gereksizligi!!!

Hazir Sergen'den baslamisken yeni neslin favori spor yazarlarindan olan Ugur Meleke'ye gecelim. Benim de en sevdigim yazarlardan. Bu haftaicinde yazdigi bi yazinin lezzeti yine sahaneydi. Konusu, U-21 milli takimimiz oyuncularina yapilan haksizlik. Nitekim Terim surekli U21'den birilerini A takima cagirip klubede oturtuyor, ki ne U21'e ne A takima bi faydalari olmasin. Eskiden hatirlarim Ibrahim Toraman U21 macinin ertesi gunu A takim kadrosuna alinmisti, ama oyuna girmemisti. Ihtiyactan dolayi yanlarinda bulundurdular, ona o havayi soluttular belki de. Bunu anlarim. Ama U21'in temel diregi 3-4 oyuncuyu abuk sabuk maclarda kadroya -ustelik de oyle cok buyuk bi ihtiyac yokken- alip U21'in tum dengesini bozmanin aciklamasi yok. Tabi bizde U21 denen sey A takima hazirlama angaryasi gibi algilandigi icin bu sisteme sasmamak lazim. U21 hocalari bile A takim hocasi Terim'in emir kulu. Zaten akillarinda olan tek sey burasini ziplama tahtasi niyetine kullanip (ayni LigTV yorumculari gibi) bir an once bi SuperLig takimina hoca olarak kapak atmak. Boyle olunca da alan memnun satan memnun. U21'in onemini algilayamadiktan, orada yetiseceklerin yarin A takimin iskeleti olusacagini anlamadan is yapinca boyle oluyor. Bizim son iki U21 hocamiza bakalim; Umit Davala ve Hami Mandirali. Sifir tecrubeyle geldiler. Sanki hoca yetistirme enstitusu U21. Halbuki bi Ingilitere'yi ele alalim; U21 hocalari yillarin Stuart Pearce'i. Adam once kac sene Manchester City'yi calistirdi, ardindan U21'i deviraldi. Cunku orada EPL'den U21 hocaligina gecmek sinif dusmek anlamina gelmiyor. Kafa yapisi farki iste..

Yorumcu Sergen

Bana deselerdi ki Sergen futbolu biraktiktan sonra yorumculuk yapacak, futbolculugundan kalma laubaliligi dusununce bunun sadece ismine verilmis bi kredi olarak algilardim ve de kisa zaman icinde diger futbolcu eskileri arasinda kaynayip gider derdim. Ve gorunuse gore de baya bi hatali cikarmisim. Nitekim futbolculugunda sergilemis oldugu 'daginik ama ozu sozu birligi' simdi de yazar ve yorumcu olarak gosteriyor. Sanki dokunulmazligi varmiscasina Terim'den korkup onu elestirmeye cekinenlere inat sozunu zerre sakinmadan muthis yorumlar yapiyor. Balik hafizali, skora endeksli medya sirkimizde Sergen'in de senaryoya uygun bi rolu olur diye dusununler -benim gibi- iyi yanildilar. Futbolculugunda izlemesi keyifli oldugu gibi simdi de okumasi da dinlemesi de keyifli Sergen'in.

Monday, October 13, 2008

Milli mac aralari

Dun ayni konu iki ayri arkadas grubum arasinda birden acilinca blogda da hafiften bi teget geceyim istedim. Bu futbol mereti sanki biz agir arizali takipcileri icin artik bi morfin kivamina gelmis gibi. Yeterli dozajda alamadigimizda kriz belirtileri basliyor. Nitekim su gecen cumartesi oynan dunya kupasi eleme maclari yuzunden pazar gunu izleyecek hic mac olmamasi, normal kosullarda herhangi bi pazar gunu ortalama en az 2-3 mac seyretmeye alismis bunyemize hayli ters geldi. Eskiden bu cumartesi milli maclari yoktu, sonradan eklendi takvimdeki yogunluk yuzunden. Sorgular oldum acaba iyi mi oldu kotu mu diye. Diger taraftan dusununce koca bi pazar izleyecek hic mac olmayinca yapmaya niyetlenip de surekli erteledigim islere bulasir oldum. Ama yine de o isleri ertelemeye devam edip pazar gunumu maclarla doldurmayi terchi ederim tabi ki. Bunye alismis o morfine bi kere...

Friday, October 10, 2008

The Real Football Factories International

Dun gece 12'de bir arkadasimdan aldigim mesajla Discovery Channel'i actim ve resmen gece gece keyfim tavan yapti. Yayindaki program dunyadaki meshur derbileri anlatan bi dokumenterdi, ve serinin ilki FB-GS derbisi ile basladi (hatta bir ara KSK-Goztepe'ye bile gecis yapti). Programin anlaticisi ve olaylara katilan kisi futbol holiganismi uzerine yapilmis en iyi filmlerden biri olan Football Factory'nin bas rol oyuncularindan Ingiliz aktor Danny Dyer. En ariza taraftar gruplariyla yapilan roportajlardan mac atmosferine, deplasman otobuslerinin ic dunyasindan derbi tarihine kadar her konuya egilmisler. Serinin daha Arjantin, Italya, Hollanda, Brezilya, Rusya, Polonya, Arjantin ve Hirvatistan versiyonlari varmis. Programin 'best of'larindan olumus DVDler Amazon.co.uk'de satiliyor. Futbol uzerine izledigim belki de en iyi dokumenterdi. Bir sekilde serinin diger bolumlerini de yakalamaya calisicam. Denk getirmeye calisin, pisman olmazsiniz.

Wednesday, October 8, 2008

Ziplama tahtasi LigTV

Daha Ertugrul Saglamla ilgili yazdigim postun murekkebi kurumamisti ki Mustafa Denizli aciklamasi bomba gibi dustu ortama. Sahsen oldum olasi kendisine karsi buyuk sempatim vardir. Inisli cikisli bi grafigi olmadi, cizgisini genelde hep belli bi seviyede korudu. BJKye de yakisacaktir. Ama beni rahatsiz eden bi nokta var BJKye gelisi ile ilgili, o da su; Denizli sezon basinda oturup LigTV ile sezonluk sozlesme imzalamadi mi yorumcu olarak? Kimbilir belki de bircok izleyici Mustafa Denizli'nin yorumcu olmasi sebebiyle Digiturk'e uye olmustur. Bilmiyorum belki de LigTV ile yaptigi sozlesmede bir klupten teklif aldigi takdirde tek tarafli olarak iptal etme hakki vardir ama bu bi izleyici olarak beni tatmin etmiyor. Tersi bi duruma ornek vermek gerekirse; gecen sezon Newcastle United icin isler kotu gitmeye baslayip da Sam Allerdyce yolcu edilince tum basin basladi Alan Shearer gelsin goygoyculuguna, ki o sirada Shearer BBC'nin Match of the Day (MoTD) programinda yorumculuk yapmaya baslamisti. Shearer dedikodulara son vermek icin cikip 'benim MoTD ile bir yillik yorumculuk sozlesmem var, su anda bir takim calistirmayacagim' dedi. Ingilizcede kisinin bi baskasi ile yaptigi kontrat altinda vazifelerini yerine getirmek 'to honor your contractual obligations' olarak geciyor. Direk cevirisi kontrat yukumluluklerini sereflendirmek. Yani adam serefi ile kontrata bagliligi birlestiriyor. Biz de ise kontratin hukmu resmen sifir, at imzayi, sonra bozarsin. Bence Denizli'ye tek yakismayan iste budur. LigTV'yi ziplama tahtasi niyetine kullanmak Hikmet Karamanlarin, Umit Kayihanlarin isidir hocam, senin degil.

Ertugrul Saglam

Aslinda bi alay sey yazdim bu konuda ama sonra vazgecip sildim tumden. Hep ayni terane, ozellikle de BJKde. Icimden sadece su geciyor; keske Saglam basin toplantisinda egilip bukulmeden aynen soyle dese idi: "Herkes gibi hatalarim, sevaplarim vardir, ama artilarimin eksilerimin ustunde oldugunu dusunuyorum. Dolayisiyla da istifa etmemi gerektirecek bir durum olmadigi kanaatindeyim. Eger yonetim kurulumuz tersini dusunuyorsa, buyurup tazminatimi odesinler, beni ve ekibimi oyle gorevden alsinlar. Ben de bu tazminati oldugu gibi Egitim Gonulluleri ya da Mehmetcik Vakfina bagisliyorum. Bu sayede bu kafayla yoneticilik yapilmayacagini -Del Bosque'den ders almayan kafalara- ogretmis oldugumu umarim. Bunlara ders olan tazminat da bi hayir yolunda gitmis olur, benim de para icin koltuga yapismadigimi herkes gormus olur". Ah be Saglam, keske sunu deseydin de bi yer yerinden oynasaydi su kafasizlar diyarinda.

Zorlama seriler


Bu iki dizinin de her sezonunu izledim. Ikisinin de ortak yonu bana gore ilk sezondan sonrasinin tamamen yavsadigi yonunde. Ilk sezonlar efsane, sonralari zorlama. Lost bu kategoriye girmiyor cunku taa ilk sezondan bitecegi son sezona kadar zaten senaryosu bastan yazilmis, ona uyarak devam ediyor. Bunlarsa ilk sezonu inanilmaz iyi tutturmuslar, ona tutunup zorladikca zorluyorlar. Ozellikle Prison Break'in o ilk sezonu neydi ya, hastasi olmustum... Sonrasinda 2'ye eh dedim, 3'e yuh dedim, 4'e ilk defa dun baktim ve z.ktir lan dedim resmen. 24 desen, adamimiz Jack Bauer'in kizi, esi, kiz arkadasi, kardesi, yegeni, babasi, yani yeddi ceddi sirayla baglandi olaya her sezonda, yuh ama ya. Amerika'nin kurtaricisi da belasi da ayni familyadan. Herhangi bir insan evladinin 100 omurde yasayamayacagi tecrubeleri baba 1 gunde yasiyor defalarca. Tadinda birakmak dev meziyetmis.

Sunday, October 5, 2008

Efsane mansetler#4

Iste benim acik ara favori mansetim. Basinin hala FB'nin ustune insafsizca yuklendigi zamanlar. Ne olmus, FB alt tarafi sahasinda berabere kalmis Aydinsporla. Karsiliginda ertesi gun Fotomac'tan essek bile olamayacaklari haberini aliyor FBli futbolcular. Bunu okuyunca ne hissetmislerdir gercekten cok merak ediyorum. Tabi o zamanlar Yildirim gibi demir yumruklu, basini haber vermeme tehdidi ile elinde tutmaya yeltenecek bi diktator de olmayinca iyice zivanadan cikmis bizim medya. Unutmadan son bi not; Fotomac'in isminin oldugu yere bir de kalitelerini belgeleyici not koymuslar: "Klas spor gazetesi". Gercekten klas fiskiriyor her yerinden.