Thursday, October 30, 2008

Pankartsiz cikmam abi

Gecen sezon birden fazla macta yukaridaki deli sacmasi pankart dikkatimi cekmisti. Gece gece aklima gelince bi bakayim dedim acaba cikar mi google'dan diye, harbi de varmis. Neymis Tapu ve Kadastro Genel Mudurlugunun 160. Kurulus Yili bilmemnesi.. Resimdeki pankart 2 sezon once K.Erciyes-Rize macindan. Gecen sezon bi de bunun 161. kurulus yili versiyonunu surduler piyasaya maclardan once. 161'in ne anlami varsa artik... Hani bu salakligin 50. senesinin de 200. senesinin de bi anlami yok zaten ya, 160, 161 falan dedin mi insan iyice geriliyo bu nasil manyakliktir lan diye. Bi kere zaten agir deli oluyorum futbolcularin ellerinde abuk sabuk bez parcalari ile anlamsizca yuruyerek sosyal mesaj verme kaygili sekilde maca cikmalarina.. Yok polis teskilatinin sirtini sivazlamak, yok trafik haftasina dikkat cekmek, yok kanserle mucadeleye destek vermek, yok dunya kadinlar gununu anmak gibi futbolla uzaktan yakindan zerre alakasi olmayan abuk sabuk konularla her hafta daha gerzek pankartlarla cikar oldu topcularimiz sahaya. Beni sinirden kopurten Tapu ve Kadostro Genel Mudurlugune buradan sesleniyorum; Su 162. yilinizda mac oncesi ambiansimizi pic etmeden noolur futboldan elinizi cekin, bizlere de rahat verin artik.

Tuesday, October 28, 2008

Gamer topcular

Kendi aramizda oynarken sik sik muhabbetini yapar dururuz hangi futbolcular 'gamer'dir acaba diye. Ozellikle Pro Evolution Soccer oynadigi soylenen bazi topculari duyardik. Pazar sabahi Londra sokaklarinda elime Observer'in 'The Observer Sports Monthly' dergisi gecti ve megerse ne gamer topcular varmis ogrenmis oldum. Fabregas, Shaun Wright-Phillips ve Gabriel Agbonlahor birer PES bagimlisi olduklarini itiraf etmisler, Rooney ise FIFAciymis. John Terry ise villasinda sik sik PES turnuvasi duzenlermis, sampiyon da cogu zaman Glen Johnson'mis. Diger taraftan Christiano Ronaldo her yeni PES versiyonunu 'acaba hem skiller hem de gorunus olarak beni nasil yaptilar' diye heyecanla beklermis. Hatta kimileri tiplerini begenmediklerinde hemen edit ederlermis. Mesela Jermaine Jenas oyunda dudaklarini fazla siskin buldugu icin edit edip degistirirmis oynamadan once. Bunlari demisken bilinen en baba gamer topculardan birini de hatirlatayim; David James. Kendisinin 1997'de Liverpool formasi giydigi yillarda, bir macta hatali 3 gol yemesi sonrasi James konsantrasyon sorunu uzerine gelen elestirilere soyle cevap vermisti; 'Zor yoldan da olsa bi maca hazirlanmanin en iyi yolunun 8 saat araliksiz bilgisayar oynamak olmadigini anladim.' Oynadigi da Street Fighter'mis bu arada.

EPL'de kelebek etkisi

Futbol boyle garip bi spor iste, kelebek etkisi en alakasiz yerden vurabiliyor adami. Al sana Portsmouth ornegi... Kendi tarafimda hersey yolunda diye dusunuyorsun. Takimin iskeletini sahane oturtmussun, gecen sezon FA Cup'i almissin, takim simdi UEFA kupasinda, yeni transferler cuk diye oturmus, ozellikle Crouch ve Defoe ile saglam ikililerden birini yakalasmissin. Derken seninle hicbir alakasi olmayan bi takim, Tottenham'da isler bas asagi gitmeye basliyor. Once 2 sezonda toplam 90 gol atan forvet ikilisini kaybediyorlar. Sonrasinda parasutsuz dusus basliyor ve sonunda hocalari Ramos'u gorevden aliyorlar. Ve ayni gun ogreniyorsun ki Tottenham senin takimini yola sokmus olan hocayi kapatmis bile. Redknapp artik Portsmouth'da misyonunu tamamladigini dusunmus olacak ki cebi daha derin olan Tottenham'a gitmeyi secti. Kaldi ki bundan daha iyi bi takima gidecegi de yoktu zaten. 4 buyukler onu almazlardi, milli takim umudu Capello ile beraber uctu gitti. Tepeye oynamak icin emrine verilen kadro da butce de guzel simdi. Ama olan Portsmouth'a oldu tabi. Allahtan sil bastan yapmalari gerekmiyor. Nitekim Redknapp'in yardimcisi Tony Adams Portsmouth'ta yardimciliktan hocaliga terfi edildi. Eh tabi yillarin Arsenal kaptaninin Redknapp'in pesinden Tottenham'a gitmesi olanaksizdi. Kalmayi secerek dogrusunu yapti gibi.

EPL'de desibel hesabi

Haftasonu West Ham-Arsenal macini izlemek icin Londra'daydim. Bu ucuncu Upton Park ziyaretim oldu. Gitmisken hastasi oldugum ama Amsterdam'da elime alip okuma sansim olmayan pazar gazetelerine dadandim. Observer'da cikan bi haber oldukca ilgincti. Takimlarin kendi sahalarindaki maclarda taraftar cigirtilarinin ortalama desibelini olcmusler; istatistikler ilginc, ilk 5 soyle;
Stoke City - 103 desibel
Tottenham - 98 desibel
Liverpool - 95 desibel
Portsmouth - 94 desibel
Newcastle -94 desibel

Sadece West Ham'i yerinde izledigim icin digerlerine yorumda bulunamam tabi ama liste epey sasirtici. Liverpool ve Newcastle'i tahmin ederdim ama digerlerini hayatta tutturamazdim. Gerci cok da sasirmamak lazim, nitekim 4 buyuklerden ManUn ve Arsenal genelde taraftarlarindan sikayet olmuslardir. Arsenal'in eski stadi zaten 'Highbury, the libarary' diye anilirdi. ManUn'da ise Sir Alex ve eski topculari Roy Keane zamaninda 12. adamlarinin gorevlerini gerektigi kadar yapmadiklari icin acik acik onlara mesajlar vermislikleri vardir. Benim tabi asil merak ettigim bizdeki stadlarda benzer bi olcum yapsalar acaba ne cikar? Muhtemelen EPL ilk 10 listesine en azindan 2 takim sokardik diye dusunuyorum. Havaya girdi mi bizim taraftarlar Ingilizlerden daha da atesli oluyor nitekim.

Fanatik - Haftanin Karmasi

Su haftanin karmasi ve futbolculara verilen yildizlar konularina oldum olasi gicik olmusumdur. Kim belirler, hangi kriterlere gore yaparlar belli degil. Cogu zaman da zaten anlamsiz kadrolar, bol keseden dagitilan yildizlar cikar ortaya. Mesela bu hafta kalite kokan spor gazetemiz Fanatik'in 'haftanin kadrosu': sol bek R.Carlos sag bekte, stoper Lugano sol bekte (yanlis yerlestirme bi yana, ne olursa olsun bu adamlarin takiminin 2 gol yedigi unutulmus), forvet Mehmet Cakir sol acikta, kontrakci forvet Youla oyun kurucu, bir diger forvet Kayserili Turgay sag acik. Bu nasil bir adam yerlestirmedir, ne baz alinarak yapilmistir? Resmen laf olsun diye yapildigi belli. Gol atan adamlari, pozisyonlarini goz etmeksizin yaz, al sana haftanin 11'i. Bravo Fanatik, cizgin belli.

Wednesday, October 22, 2008

Efsane mansetler#5

Henuz daha bugun atildigindan bu manset icin efsane demek icin biraz erken tabi. Ama muhtemelen yillar sonra donup baktigimizda hakkaten efsaneymis be diyecegiz. Merak ettigim sudur; boyle provakatif mansetlerin atilmasi kimin fikridir? Nasil bi beyin firtinasindan gecip de bu resim ve manset one cikiyor, ve akabinde de kabul gorebiliyor? Diger enteresan konu da su; bloga koydugum 5 adet efsane mansetin 5i de ucundan kosesinden FB ile alakali. Garip bi sekilde seviyesizliklere genelde FByi alet ediyorlar. Daha cok sansasyon yarattigi icin midir, taraftarinin daha tez galeyana gelip basina daha bol malzeme vermesi icin midir, bilmiyorum. Ama bu tarz doldurus mansetleri en hafif tabirle ayiptir. O hakaretin edildigi adami sundan 4 ay once koca Ispanya halki omuzlarinda tasiyordu.

Tuesday, October 21, 2008

Krizin bahis sirketlerine etkisi

Algida secicilik bu olsa gerek.. Ucakta elime Financial Times'i aldim ama gozume ilk takilan bahis sirketleri ile ilgili olan makale oldu. Meshur Ingiliz bahis organizasyonu William Hill'deki teknik birtakim degisiklikleri uzerine olan makaleden ufak birkac alintiyi bloga tasimak istedim. Oncelikle birkac agir top bahis sirketinin 1H-2008 vergi oncesi karlarini karsilastirmislar;
William Hill 37 mn pound
Ladbrokers 26 mn pound
Unibet 17 mn pound
Partygaming 14 mn pound
888 11 mn pound
Bwin 4 mn pound
Acikcasi ben bu rakamlarin daha da yuksek olacagini dusunurdum boyle bi sektorde. Makalede Financial Times, William Hill'in CEO'suna sormus, 'global ekonomik kriz bahis sirketlerinin gelirlerini etkiler mi?' diye. CEO abimizin boyle bi korkusu yokmus. Nitekim zaten bahis bireysel ekonomik tedbir paketleri icinde pek ust siralarda yer almadigi gibi, William Hill musterilerinin yatirdiklari (oynadiklari denmiyor, yatirdiklari deniyor racon olarak, nitekim koyulan paralari oynanan bi oyun degil yapilan bi yatirim olarak lanse etmek istiyor bahis sirketleri) ortalama bi bahis kupon tutari 8.5 pound gibi dusuk bi rakam oldugu icin ekonomik kriz bize viz gelir tiris gider diye buyurmus CEO abimiz. Bu arada ben de 10 yillik bi 'internet bahiscisi' olarak kendi kullandigim sirketin reklamini yapayim; Interwetten. Artik daha mi iyi daha mi kotu bilemem ama elim, ayagim alismis bi kere.

Bremen'den gol haberi var

Bu haftasonu is icin Hamburg'a gittim. Gitmisken denk geldi diye Hamburg-Schalke macina tesrif etmeyi de planladim, hatta bilet de ayarladim ama soguk alginligi planlari bozdu. Ben de kos kos TVden ozetleri seyrettim ve bu sirada baya enteresan bi mac ozeti sunus sekline tanik oldum. Bizdeki LigTV'nin muadili bi kanal maclari ve genis ozetleri veriyor. Ozellikle ozetlerle ilgili bazi seyler muthis ilgimi cekti. Bizim alistigimiz sirayla mac ozetleri seklinde vermiyorlar. Onun yerine yasi 30un altinda olmayanlarin daha rahatlikla hatirlayacaklari canli radyo anlatimi seklinde yapiyorlar. Biraz daha acmam lazim: Adamlar ozeti diyelim Dortmund-Nurnberg macinin ilk dakikasindan itibaren vererek baslatiyor, daha sonra hangi macta onemli bi pozisyon varsa, direk ona baglaniyor. Mesela gol olmussa 'Bremen'den gol haberi var' diye bagirip o macin yayinina geciyorlar, taa ki baska macta hareketlenmeler olana kadar. Bu tam 90 dakika boyle devam ediyor. Tabi orada cumartesi gunleri 7-8 mac birden ayni anda aksamustu basladigi icin aksamina boyle bi kurgu yapmak daha kolay. Muthis nostalji oldu benim icin de. Aklima yillar once radyodan dinledigim maclar geldi; "evet, Izmir Alsancak Stadi'ndan gol haberi geldi, soz simdi Murat Unlu'de" diyip Izmir'e kayardi kulaklar. Golu ev sahibinin mi misafirin mi attigini seyircinin tepkisinden anlardik zaten. Hey gidi gunler heeey.

Saturday, October 18, 2008

Korkak tavuk Melih

Yazar ve yorumuculardan girdim bugun, bari yine benzer konuyla bitireyim. Euro2008'de iyi oyun ya da beceriden ziyade kor topal balimizla ilerlerdigimiz serinin sonuncusu olan Hirvatistan maci sonrasinda spiker Melih Sendil, Van Hooijdonk'a macla ilgili ne dusundugunu sordu. Van Hooijdonk da hic oyle teknik taktik yorumlara girmedi, direk gercegi yapistirdi; 'I'll ask Fatih Terim to buy me a lottery ticket'. Yoruma acik bile degil; Terim safi bali ile takimi buraya getirdi! Ama Melih Sendil, Terim korkusundan (Ingilizcesi yetmedigi icin bunu ceviremedigini sanmiyorum) bunu 'Pierre, Terim'den Almanya maci icin bilet istiyor' seklinde cevirdi. Bu ne gereksiz korku! Kanalin mi kapatilacak, tepki mi goreceksin bunu adam gibi cevirsen? Hem farkli tarz diye yeni bi soluk oturt yorumcu koltuguna hem de dediklerini bile carpitarak cevir. Korkak tavuk lafi az bile ya..

U21'in gereksizligi!!!

Hazir Sergen'den baslamisken yeni neslin favori spor yazarlarindan olan Ugur Meleke'ye gecelim. Benim de en sevdigim yazarlardan. Bu haftaicinde yazdigi bi yazinin lezzeti yine sahaneydi. Konusu, U-21 milli takimimiz oyuncularina yapilan haksizlik. Nitekim Terim surekli U21'den birilerini A takima cagirip klubede oturtuyor, ki ne U21'e ne A takima bi faydalari olmasin. Eskiden hatirlarim Ibrahim Toraman U21 macinin ertesi gunu A takim kadrosuna alinmisti, ama oyuna girmemisti. Ihtiyactan dolayi yanlarinda bulundurdular, ona o havayi soluttular belki de. Bunu anlarim. Ama U21'in temel diregi 3-4 oyuncuyu abuk sabuk maclarda kadroya -ustelik de oyle cok buyuk bi ihtiyac yokken- alip U21'in tum dengesini bozmanin aciklamasi yok. Tabi bizde U21 denen sey A takima hazirlama angaryasi gibi algilandigi icin bu sisteme sasmamak lazim. U21 hocalari bile A takim hocasi Terim'in emir kulu. Zaten akillarinda olan tek sey burasini ziplama tahtasi niyetine kullanip (ayni LigTV yorumculari gibi) bir an once bi SuperLig takimina hoca olarak kapak atmak. Boyle olunca da alan memnun satan memnun. U21'in onemini algilayamadiktan, orada yetiseceklerin yarin A takimin iskeleti olusacagini anlamadan is yapinca boyle oluyor. Bizim son iki U21 hocamiza bakalim; Umit Davala ve Hami Mandirali. Sifir tecrubeyle geldiler. Sanki hoca yetistirme enstitusu U21. Halbuki bi Ingilitere'yi ele alalim; U21 hocalari yillarin Stuart Pearce'i. Adam once kac sene Manchester City'yi calistirdi, ardindan U21'i deviraldi. Cunku orada EPL'den U21 hocaligina gecmek sinif dusmek anlamina gelmiyor. Kafa yapisi farki iste..

Yorumcu Sergen

Bana deselerdi ki Sergen futbolu biraktiktan sonra yorumculuk yapacak, futbolculugundan kalma laubaliligi dusununce bunun sadece ismine verilmis bi kredi olarak algilardim ve de kisa zaman icinde diger futbolcu eskileri arasinda kaynayip gider derdim. Ve gorunuse gore de baya bi hatali cikarmisim. Nitekim futbolculugunda sergilemis oldugu 'daginik ama ozu sozu birligi' simdi de yazar ve yorumcu olarak gosteriyor. Sanki dokunulmazligi varmiscasina Terim'den korkup onu elestirmeye cekinenlere inat sozunu zerre sakinmadan muthis yorumlar yapiyor. Balik hafizali, skora endeksli medya sirkimizde Sergen'in de senaryoya uygun bi rolu olur diye dusununler -benim gibi- iyi yanildilar. Futbolculugunda izlemesi keyifli oldugu gibi simdi de okumasi da dinlemesi de keyifli Sergen'in.

Monday, October 13, 2008

Milli mac aralari

Dun ayni konu iki ayri arkadas grubum arasinda birden acilinca blogda da hafiften bi teget geceyim istedim. Bu futbol mereti sanki biz agir arizali takipcileri icin artik bi morfin kivamina gelmis gibi. Yeterli dozajda alamadigimizda kriz belirtileri basliyor. Nitekim su gecen cumartesi oynan dunya kupasi eleme maclari yuzunden pazar gunu izleyecek hic mac olmamasi, normal kosullarda herhangi bi pazar gunu ortalama en az 2-3 mac seyretmeye alismis bunyemize hayli ters geldi. Eskiden bu cumartesi milli maclari yoktu, sonradan eklendi takvimdeki yogunluk yuzunden. Sorgular oldum acaba iyi mi oldu kotu mu diye. Diger taraftan dusununce koca bi pazar izleyecek hic mac olmayinca yapmaya niyetlenip de surekli erteledigim islere bulasir oldum. Ama yine de o isleri ertelemeye devam edip pazar gunumu maclarla doldurmayi terchi ederim tabi ki. Bunye alismis o morfine bi kere...

Friday, October 10, 2008

The Real Football Factories International

Dun gece 12'de bir arkadasimdan aldigim mesajla Discovery Channel'i actim ve resmen gece gece keyfim tavan yapti. Yayindaki program dunyadaki meshur derbileri anlatan bi dokumenterdi, ve serinin ilki FB-GS derbisi ile basladi (hatta bir ara KSK-Goztepe'ye bile gecis yapti). Programin anlaticisi ve olaylara katilan kisi futbol holiganismi uzerine yapilmis en iyi filmlerden biri olan Football Factory'nin bas rol oyuncularindan Ingiliz aktor Danny Dyer. En ariza taraftar gruplariyla yapilan roportajlardan mac atmosferine, deplasman otobuslerinin ic dunyasindan derbi tarihine kadar her konuya egilmisler. Serinin daha Arjantin, Italya, Hollanda, Brezilya, Rusya, Polonya, Arjantin ve Hirvatistan versiyonlari varmis. Programin 'best of'larindan olumus DVDler Amazon.co.uk'de satiliyor. Futbol uzerine izledigim belki de en iyi dokumenterdi. Bir sekilde serinin diger bolumlerini de yakalamaya calisicam. Denk getirmeye calisin, pisman olmazsiniz.

Wednesday, October 8, 2008

Ziplama tahtasi LigTV

Daha Ertugrul Saglamla ilgili yazdigim postun murekkebi kurumamisti ki Mustafa Denizli aciklamasi bomba gibi dustu ortama. Sahsen oldum olasi kendisine karsi buyuk sempatim vardir. Inisli cikisli bi grafigi olmadi, cizgisini genelde hep belli bi seviyede korudu. BJKye de yakisacaktir. Ama beni rahatsiz eden bi nokta var BJKye gelisi ile ilgili, o da su; Denizli sezon basinda oturup LigTV ile sezonluk sozlesme imzalamadi mi yorumcu olarak? Kimbilir belki de bircok izleyici Mustafa Denizli'nin yorumcu olmasi sebebiyle Digiturk'e uye olmustur. Bilmiyorum belki de LigTV ile yaptigi sozlesmede bir klupten teklif aldigi takdirde tek tarafli olarak iptal etme hakki vardir ama bu bi izleyici olarak beni tatmin etmiyor. Tersi bi duruma ornek vermek gerekirse; gecen sezon Newcastle United icin isler kotu gitmeye baslayip da Sam Allerdyce yolcu edilince tum basin basladi Alan Shearer gelsin goygoyculuguna, ki o sirada Shearer BBC'nin Match of the Day (MoTD) programinda yorumculuk yapmaya baslamisti. Shearer dedikodulara son vermek icin cikip 'benim MoTD ile bir yillik yorumculuk sozlesmem var, su anda bir takim calistirmayacagim' dedi. Ingilizcede kisinin bi baskasi ile yaptigi kontrat altinda vazifelerini yerine getirmek 'to honor your contractual obligations' olarak geciyor. Direk cevirisi kontrat yukumluluklerini sereflendirmek. Yani adam serefi ile kontrata bagliligi birlestiriyor. Biz de ise kontratin hukmu resmen sifir, at imzayi, sonra bozarsin. Bence Denizli'ye tek yakismayan iste budur. LigTV'yi ziplama tahtasi niyetine kullanmak Hikmet Karamanlarin, Umit Kayihanlarin isidir hocam, senin degil.

Ertugrul Saglam

Aslinda bi alay sey yazdim bu konuda ama sonra vazgecip sildim tumden. Hep ayni terane, ozellikle de BJKde. Icimden sadece su geciyor; keske Saglam basin toplantisinda egilip bukulmeden aynen soyle dese idi: "Herkes gibi hatalarim, sevaplarim vardir, ama artilarimin eksilerimin ustunde oldugunu dusunuyorum. Dolayisiyla da istifa etmemi gerektirecek bir durum olmadigi kanaatindeyim. Eger yonetim kurulumuz tersini dusunuyorsa, buyurup tazminatimi odesinler, beni ve ekibimi oyle gorevden alsinlar. Ben de bu tazminati oldugu gibi Egitim Gonulluleri ya da Mehmetcik Vakfina bagisliyorum. Bu sayede bu kafayla yoneticilik yapilmayacagini -Del Bosque'den ders almayan kafalara- ogretmis oldugumu umarim. Bunlara ders olan tazminat da bi hayir yolunda gitmis olur, benim de para icin koltuga yapismadigimi herkes gormus olur". Ah be Saglam, keske sunu deseydin de bi yer yerinden oynasaydi su kafasizlar diyarinda.

Zorlama seriler


Bu iki dizinin de her sezonunu izledim. Ikisinin de ortak yonu bana gore ilk sezondan sonrasinin tamamen yavsadigi yonunde. Ilk sezonlar efsane, sonralari zorlama. Lost bu kategoriye girmiyor cunku taa ilk sezondan bitecegi son sezona kadar zaten senaryosu bastan yazilmis, ona uyarak devam ediyor. Bunlarsa ilk sezonu inanilmaz iyi tutturmuslar, ona tutunup zorladikca zorluyorlar. Ozellikle Prison Break'in o ilk sezonu neydi ya, hastasi olmustum... Sonrasinda 2'ye eh dedim, 3'e yuh dedim, 4'e ilk defa dun baktim ve z.ktir lan dedim resmen. 24 desen, adamimiz Jack Bauer'in kizi, esi, kiz arkadasi, kardesi, yegeni, babasi, yani yeddi ceddi sirayla baglandi olaya her sezonda, yuh ama ya. Amerika'nin kurtaricisi da belasi da ayni familyadan. Herhangi bir insan evladinin 100 omurde yasayamayacagi tecrubeleri baba 1 gunde yasiyor defalarca. Tadinda birakmak dev meziyetmis.

Sunday, October 5, 2008

Efsane mansetler#4

Iste benim acik ara favori mansetim. Basinin hala FB'nin ustune insafsizca yuklendigi zamanlar. Ne olmus, FB alt tarafi sahasinda berabere kalmis Aydinsporla. Karsiliginda ertesi gun Fotomac'tan essek bile olamayacaklari haberini aliyor FBli futbolcular. Bunu okuyunca ne hissetmislerdir gercekten cok merak ediyorum. Tabi o zamanlar Yildirim gibi demir yumruklu, basini haber vermeme tehdidi ile elinde tutmaya yeltenecek bi diktator de olmayinca iyice zivanadan cikmis bizim medya. Unutmadan son bi not; Fotomac'in isminin oldugu yere bir de kalitelerini belgeleyici not koymuslar: "Klas spor gazetesi". Gercekten klas fiskiriyor her yerinden.

Efsane mansetler#3

Iste en sevdiklerimden biri... Mac ile ilgili degil, sidik yaristirma ile ilgili atilan bu mansetlerin hastasiydim eskiden. Artik Metin'e 'sizin Gordonu FB alacakmis' diye nasil gaz verdilerse, kendisinin verdigi kibar yanit iste bu. Boyle basina boyle cevap. Bravo Metin.

Efsane mansetler#2

Asagida efsane mansetle#1'de bahsedilen macin yorumundaki seviyesizlik yarisina katilip, 'biz de Fotospor'un altinda kalmayiz' diyen Fotomac'in manseti de iste bu. Futbol maciyla ilgili kim, neden boyle bi manset atar allahim sen anlat biz kullarina! Yine de sahsi fikrim bunun Fotospor'un mansetine oranla 'goreceli olarak daha az okuzce' oldugu yonunde.

Efsane mansetler#1

Hazir dun Sabri ve Kewell ile ilgili canim basinimizin yaptigi ahmak otesi haberden girmisken devamini getireyim bari. Zamaninda bi sekilde toplamis oldugum 4 adet efsane spor gazetesi manseti serisinin ilki bu. Tarih agustos 1992, TSYD kupasi, FB-BJK maci. Hala utanmadan neden boyle yalan dolan dolu, gereksiz haberlerle kaynayan bi gazete yaptiklarini sorgular oldugum Fotospor'un mansetidir bu yukaridaki. Zaten 90larin basi Fotomac ve Fotospor'un sacmalama ve seviyesizlesme konusunda birbirleri olumune yaristigi yillardir. Su mansete bak; utanmasalar BJK FB'nin anasini z.kti falan yazacaklar, ayip ya. Bu arada mansetin altindaki kismi okuyamayanlar icin: "FB hic kimseden cekmedi BJK'den cektigi kadar. Kartal yillardir ayni sarkiyi soyluyor ve 'kanaryam guzel kusum' diyerek nesesine nese katiyor. Her yerde her zaman FB'yi tokatlayan Kartal, dun bir kez daha ezeli rakibini marizleyerek lig oncesi moral buldu". Kullanilan terminolojiler Kasimpasa delikanlilarina falan ait heralde; marizlemek, tokatlamak. Simdi bunlari okuyunca basinimizin bugunku haline sukretmemiz gerektigi hissiyle dolup tasiyorum. Seviyesiz yayin konusunda bugun geldigimiz nokta bundan 15-20 sene onceye gore baya iyi sayilirmis aslinda.

Saturday, October 4, 2008

Sabri'den Kewell'a ders

Hayir ben mi cok takintiliyim yoksa Turk spor medyasi gercekten mi berbat, emin degilim. Bellinzona macini tribunden seyreden sakat ikili, Sabri ve Kewell, ile ilgili Hurriyet'ten tutun Sabah'a kadar onemli ulusal basin organlarinda cikan haberlere bakin; "Sabri, maçı birlikte izlediği Kewell'a çekirdek yemeyi öğretti. Sabri, Kewell'a çekirdeği nasıl yiyeceğini uygulamalı olarak anlatırken, Avustralyalı futbolcunun bu dersin ardından çekirdeği afiyetle yedi. Kewell'ın zaman zaman çekirdeği yemekte zorlandığı ve eliyle açmaya çalışması da dikkati çekti." Ya kafaniz mi iyi yoksa malzemeniz mi yok? Bu kadar embesil bi haber olur mu? Okuyucu olarak bunu komedi niyetine mi okumaliyim yoksa moron yerine konuldugum icin alinganlik mi gostermeliyim? Yuh ama size ya. Bu arada Sabri'nin omr-u hayatinda Kewell'a verip verecegi tek ders de budur heralde.

12 sezon once Atletico

Haftaicinde Atletico Madrid - Marsilya macini seyrederken Hollandali spiker, Atletico'nun tam 12 sezon sonra sahasinda seyircileri onunde ilk CL macina ciktigindan bahsetti. Spiker bunu diyince yillar once oynadiklari o son maci hatirladim. Aslinda macla ilgili hicbir sey hatirlamiyorum, macin o gunku spikerinin buyuk gafi haricinde. Atletico 1-1'lik ilk macin rovansinda Ajax'i agirliyor. Rovans uzatmalara gidiyor. Yanlis hatirlamiyorsam uzatmalarin son dakikalarinda Ajax'in hocasi oyuna Dani isimli 18-19 yaslarinda, kimsenin adini bilmedigi bi genci aldi. Spikerimiz de ustun futbol bilgisi ile 'Van Gaal gibi tecrubeli bi hocaya bu kadar genc ve tecrubesiz bi oyuncuyu, oyunun bu noktasinda almasi hic yakismadi' diye buyurdu. Cumlesi bittikten 1-2 dakika sonra bu genc dostumuz yaklasik 25 metreden Atletico kalesinin doksanina golu cakip turu getirince, spiker dostumuz ne diyecegini sasirmisti. Yorumu elinde patlayan spikerimizin ismi? Tabi ki Bulent Karpat. Hey gidi gunler hey.

Thursday, October 2, 2008

Mesut Ozil

Kacan baligin buyuk olmamisligi yoktur zaten. Mesut da elimizin altindan kaciverenlerden. Schalke'deyken ya da gecen sezon ortasi Werder Bremen'e geldiginde adini duyardim ama pek dikkat etmezdim. Bu sezon son 10 gunde 3 macini izledim; Bir onceki haftasonunda B.Munih'i deplasmanda 5lediklerinde muthis bi fuze cakti caprazdan, 2 de asist yapti. Gecen hafta Hoffenheim'a biri son dakikada galibiyeti getiren olmak uzere, toplam 2 guzel gol atti, dun de CL'da Inter deplasmaninda Pizzaro'ya buyur at dedi resmen. 88 dogumlu bu super solak, Alman 21 yas alti milli takiminda oynuyor. Gecmis olsun.
Edit: Terim'in yaptigi son basin aciklamasina gore diger gurbetci topcularimiz, Altintoplar, araciligi ile Mesut'u ikna etmeye calisiyorlarmis Turk milli takimi formasi giymesi icin, o da zaman istemis dusunmek icin. Gercekten cok zor karar. Turk milli takiminda kalsa muhtemelen bu form ile kalici olabilir, ama Alman milli takiminda sureklilik arz edebilir mi belli degil. Bakalim Mesut garantiyi mi sececek riskli olani mi?

Hatem Ben Arfa

Yukaridaki resim 2004 UEFA 17 yas alti sampiyonasinda kupayi alan Fransa'nin altin uclusune ait: Karim Benzema, Hatem Ben Arfa, Samir Nasri. Ayni jenerasyonun evlatlari; ucu de 87li, saka gibi ama daha 21 yasindalar. Ucune de gelecegin Fransa milli takiminin bankolari olacak gozuyle bakiliyor. Bu uclu arasinda goreceli olarak daha bilinenleri Benzema ve Nasri Cezayir asillilar, digerlerine gore ismi futbol piyasasinda daha az bilinen Ben Arfa ise Tunus orijinli. Benzema zaten 2 yildir aldi basini gitti Lyon'da. Nasri desen Arsenal'e gelerek EPL'e kapagi atti ve ismi bi anda gundeme oturdu. Simdi bu ucluden sira Ben Arfa'da. Alt yapisindan geldigi Lyon'dan 4 sezon sonunda Marsilya'ya transfer oldu. Lyon'daki yildiz bollugunda nedense cok goze batmadi Ben Arfa, Marsilya'da ise takimin generali gibi. Sol ayagiyla topa raket gibi vurus tarzindan kosmasina kadar bana Rivaldo'yu andiriyor cok. Gelir gelmez Marsilya'da kendini hissettirmeye basladi bile, hangi maclarina baksam Niang ile beraber spikerin agzinda Ben Arfa'nin adi var. Marsilya da uyanik takimlardan tabi. 9.5 milyon pounda aldilar, 15'ten asagi satmazlar...