Wednesday, December 31, 2008

Tarz farki

Disiplinsizlikle basa cikma konusundaki halimizi hep yadirgamisimdir ama haftasonu sahit olduklarim EPL'deki uygulamalarla bizdekilerin farkini carsaf gibi ortaya doktu. Pazar gunku West Ham - Stoke City macinda takiminin yedigi golde defanstaki takim arkadasinin yaptigi hataya kizan forvet oyuncusu Ricardo Fuller, santra yapmadan once hatayi yapana soyle bi sille atti. Ustelik tokadi yiyen de takim kaptani. Hakem olayi gordu ve kirmiziyi basti. Simdi boyle bi olay Super Ligimizde olsa ne rezilliklere varirdi sonu dusunemiyorum. Ayni hazirlik kampinda 2 kaptanin bi guzel birbirlerine dalmasi sonrasi olayi bi medya sirkine cevirip oyunculari kapi onune koyan fakat sonra ellerinde alternatif stoper ve solbek olmadigini anlayinca kuzu kuzu bu oyunculari affetmek zorunda kalan BJK'nin yaptigi gibi... Stoke City hocasi ve yonetimi ise ani bi kabadayi reaksiyonu vermek yerine once opsiyonlarini tartti ve sonra da ona gore aciklamayi getirdi duruma; 'Fuller bizim en onemli oyuncularimizdan biri. Yaptigi hareketin ozuru yok ama biz bu isi klup icinde halledecegiz, medya onunde degil'. Stoke City zaten EPL'de zor gunler yasiyor ve bu kosullarda takimin en onemli adamlarindan birinden olmayi goze alamayacagini bildigi icin dengeli bi kararla isi 'inhouse' halletmeye karar veriyor. BJK'deki gibi ilkesiz, sova yonelik ve omurgasiz davranip once asip kesip sonra gel buyur ilk 11imize demek yerine pragmatist ve ketum bir yol izliyor Stoke City. Boyle durumlarda yapilmasi gereken 2 sey var gibi geliyor bana; ya oyuncunu kovarsin ve kapatirsin bu defteri ya da bi sekilde disari yansitmadan kendi icinde cozup onune bakarsin. Kaptanini tokatlayan adami affetmek dogru mudur, orasi da tartisilir ama yapilmamasi gereken birsey varsa o da once disiplin abidesi gibi gozukup akabinde kuyrugun sikismis olarak kabadayi oyuncularini affetmektir bence.

Sunday, December 28, 2008

Winston Bogarde

"Why should I throw fifteen million euro away when it is already mine? At the moment I signed it was in fact my money, my contract. This world is about money, so when you are offered those millions you take them. Few people will ever earn so many. I am one of the few fortunates who do. I may be one of the worst buys in the history of the Premiership, but I don't care."

Bi onceki postta oturdugu yerden para kazanan Wayne Bridge'den bahsedince, bu isin kralina deginip onunde saygi ile egilmemezlik olmazdi. Adamimiz tabi ki Winston Bogarde. Yukaridaki sozler de 'Bu Zenci Kimsenin Onunde Egilmez' isimli otobiyografisinden alinma. Niye bu laflari ettigine bilare gelicem... Kendisi Ajax'in 95'te CL'i aldigi Van der Saar'li, de Boerler'li, Litmanenli, Davids'li, Kluivert'li, Reizeger'li, Seedorf'lu efsane kadronun saglam ama hafif kutuk defans oyuncusuydu. Bogarde abimiz Ajax'ta bulundugu 94-97 yillari arasinda 62 maca cikmis. 3 sezon, 62 mac, yas daha genc. Fena sayilmaz sonucta. Kariyeri burada zirve yapti, ki ondan sonrasi gercek bir komedi. 1997-2004 arasinda Milan, Barcelona ve Chelsea'de forma giydi futbolu birakana kadar, fakat gurbetteki bu 7 sezonda toplam oynadigi mac sayisi sadece 55. Saka gibi. Mesela Milan'da toplam forma giyme sayisi 3, ki birini ben gayet net hatirliyorum, Udinese'ye karsi akil almaz bi son adam hatasi yapip golu yedirip mac vermisti. Ajax'taki hocasi van Gaal 95'teki Ajax ruhunu yaratacam diye onu (ve bi alay Hollandali'yi daha) Barcelona'ya getirerek adamina bi sans daha vermesine ragmen Bogarde 2 vasat alti sezon sonrasi 'napacam ben yav' derken Chelsea yardimina kosuyor, ve ona 30 yasinda haftaligi 40,000 pound'dan 4 yillik kontrat oneriyor. Isin enteresanligi kontrat yapmasinin sadece birkac hafta ardindan Chelsea'nin yeni hocasi Raineri, transferin ondan habersiz yapildigini ve Bogarde'a ihtiyaci olmadigini soyleyerek gonderilmesini istiyor. Bogarde kariyerinin sonunda elbetteki boyle bi kontrati baska bi takimdan alamayacagini bildigi icin kabul etmiyor ve Chelsea klubunun (onu defalarca reserve takimla calismaya yolladilar) ve taraftarlarinin (basinda surekli paragoz olarak lanse edildi) tum asagilamalarina karsin Bogarde yilmadi, umursamadi, ona buyrulan her antremana gitti ve sonucta da 4 sezon boyunca sadece 11 maca cikmis olmasina ragmen parasini son kurusuna kadar aldi Chelsea'den. Ve sonucta 2004'te son 7 senesinde resmen futbol oynamadan cebini milyon poundlarla doldurmus olarak futbolu birakti. Gercekten tuhaf bi durum. Onur, haysiyet, seref gibi laflar o kadar milyon pound karsisinda terazide agir basmamis belli ki. Ama kim suclayabilir ki Bogarde'i?

Wayne Bridge

Bir turlu anlayamadigim adamlardan biridir bu Wayne Bridge. Bugunku Fulham-Chelsea macini izlerken aklima geldi, her iki takimda da oynamis olmasi yuzunden.. Chelsea'ye geldiginde Ashley Cole ile beraber EPL'in en iyi iki sol bekinden birisiydi. Hatta geldigi (ve futbola basladigi) Southampton'da 2000-2001 sezonunda yilin futbolcusu secilmisti. Ayrica Mart 2000 - Ocak 2003 arasinda Southampton'un EPL'de oynamis oldugu her macin her dakikasinda araliksiz oynayarak bi rekor kirmisti (ki bunu da sonrasinda Lampard kirdi birkac sene once). Yani sonucta bu kadar istikrarli bir oyuncunun 2003 sezonu basinda Chelsea'ye gelisi sonrasi icine dustugu durumu kabullenisine inanamiyorum. Sen git istikrar rekoru falan kir, 113 mac ne sakatlik ne ceza ne formsuzluk sebepli kesik yemeden oyna, sonra git 2003'teki transferinden bu yana sadece 99 maca cik (12 tanesi kisa bi sure kiralik gittigi Fulham'da). Chelsea gibi her sezon EPL'di, FA cup'di, league cup'di, CL'di derken yaklasik 60 mac yapan bi klupte bu 6. sezonu ve oynamis oldugu mac sayisi tek kelime ile komik. Adam Ashley Cole'un 'sidekick'i olmayi nasil kabullenmis, anlayamiyorum. Daha 2010 sezonu sonuna kadar kontrati var. Boylece en verimli cagi olan 23-30 yas arasini tam anlami ile 'bench-warmer' olarak gecirmis olacak bu yetenekli ama umarsiz kardesimiz anlasilan. Soyle 'yeter ulan, biraz da topcu oldugumuzu hissedelim' diyip EPL'de gidip takimin bankosu olacagi en az 10 takim varken yapmis oldugu secim acaba bi tek bana mi garip geliyor?
Edit: Sanki icime dogmus da yazmisim gibi.. Su anda belli oldu ki Wayne Bridge kardesimiz oturarak degil de kosarak para kazanma amacli EPL'in yeni para babasi Manchester City'e haftalik 100,000 pound karsiligi 4.5 yillik imza atarak dunyanin en pahali kanat savunmacisi unvanina kavusmus oldu.

5 gol yiyen macin adami

EPL'de her macin ardindan BBC'nin internet sitesinde 'macin adami' belirlenir. Bizdeki kafadan sallamaca her futbolcuya neye dayanarak verildigi belirsiz embesil otesi yildiz sisteminden cok daha keyifli bir sistem. Bu haftasonu Newcastle-Liverpool macinda secilen macin adaminin duyanlar -eger ki maci izlemedilerse- bunun kesin bi saka oldugunu dusunmuslerdir. Nitekim Newcastle kendi sahasinda Liverpool'a 5-1 yenilmis olmasina ragmen macin adami Newcastle kalecisi Shay Given secildi. Acikcasi maci izledigim icin hic sasirmadim, nitekim 5 gol yemis olmasina ragmen Given muthis kurtarislarla takimini macta tutmaya calisti. Sadece ilk 20 dakikada 4 tane 100% golu cikardi, ama sonucta Liverpool'u tek basina durdurmaya gucu yetmedi elbet. Given'in BBC'den aldigi not 8.82. 10 dediginiz pure perfection, 9 outstanding, 8 very good. Sonucta Given 5 gol yedigi bi mac sonunda nerdese mukemmele yakin bi mac cikarmis olarak degerlendirilmis oldu. Ve benim gorusume gore bu not kesinlikle Given'in haketmis oldugunun ustunde degil. Sahsi gorusum EPL'deki 20 ilk 11 kalecisi icinde ilk 7'ye girecegidir. Hasbelkader Irlandali degil de Ingiliz olsaymis, kuvvetle muhtemel kaleci cikartma ozurlu hale gelen Ingiliz milli takiminin bankosu olmus ve ismini cok daha genis kitlelere ezberletmisti. ManUn Van der Saar sonrasi 32 yasindaki Given'a el atarsa hic sasirmayacagim.

Thursday, December 11, 2008

Sicak denizlere inemeyenler

Rus ligine de Ukrayna ligine de burun kivirmayanimiz yoktur. Benim su son birkac yila kadar bu liglerle ilgili kafamdaki seyler kotu hava ve saha kosullariydi. Turk futbolu sanki herseyi asmis gibi hep garip bi mesafe duygusu ile yaklastim bu liglere. Fakat son zamanlarda oligark abilerin olaya el atmalari ile beraber Rus ve Ukrayna kluplerinin cehresi ve taninmisliklari epey degisti; Iki farkli Rus takimi son 4 yilda UEFA kupasi kaldirdilar. Rus takimi Zenit, CL'inde kesinlikle gruplardan cikmayi hak etmis olmasina, kendi sahalarinda Real Madrid ve Juventus'a karsi muthis maclar cikarmis olmalarina ragmen, yollarina UEFA'da devam edecek. Keza, Ukrayna takimi Shaktar Donetsk de -ayni Zenit gibi ust turu hak etmesine ragmen (Barca'yi Nou Camp'ta kac takim yenebildi CL tarihinde?)- UEFA kupasina yatay gecis yapti. Diger Ukrayna takimi Dinamo Kiev, 2 CL macinda Fener'den gol yemeden, UEFA'ya kaldi. Adini muhtemelen ilk defa bu sezon duydugumuz bi Ukrayna takimi -Metalist- once BJK'yi UEFA'dan eledi, akabinde Istanbul'da GS'yi yendi. Hedefsiz Benfica'yi da yenerse deplasmanda haftaya, grupta GS'nin onunde bitirip lider cikacak. Simdi su resme bakinca insanin bi dusunmesi lazim; burun kivirdigimiz Rus ve Ukrayna ligi takimlari, Zenit, Shaktar, Dinamo Kiev, Metalist, hepsi hala Avrupa'da yollarina devam ediyorlar, hem de her Turk takimi ile karsilastiklarinda bizi al asagi ederek. Artik kafa yapimizi degistirmenin vakti geldi gibi. Nitekim kadrolarimiz sasali bile olsa vaziyetimiz ortada.

Wednesday, December 10, 2008

Tuncay Chelski'ye gider mi?

Aslinda baslik oyle degil de Chelski Tuncay'i alir mi olmaliydi. Bugun bi arkadasim pasladi haberi... Daily Mail'de acik acik yaziyor; Scolari'nin oyuncu gozlemcileri Tuncay'i gozune kestirmisler ve Chelsea ara transfer doneminde Boro'ya 8 mio poundluk bir teklif sunacak. Dogru yanlis bilemem tabi ama kendi adima cok da inanamadim. Bi kere takimda Kalou, Maluda ve Joe Cole varken benzer bi pozisyon icin bu parayi verir mi gercekten Chelsea? Kaldi ki Chelsea'nin CEO'su takima takviye yapmayi dusunmediklerini acik acik soyledi daha 2 hafta once. Diger taraftan Tuncay EPL'de 2 senedir epey iyi is yapiyor, kendini bariz cok gelistirdi ve Match of the Day'de her hafta yorumcularin acik ara en cok degindikleri Boro oyuncusu. Boro'nun hocasi muhakkak ki takimin yildizini satmak istemez ama klup yoneticileri bedava aldiklari bi adam uzerinden 1.5 senede 8 mio pound kazanacaklarini gorunce, yuru yavrum Tuncay der bence. Elbet birilerinin dikkatini cekiyordur ama bir Turk'e odenen en buyuk transfer ucreti ile Chelsea alir mi? Nedense benim aklim kesmiyor bi turlu. Keske alsa da bi Turku bi ust seviyede izlesek. Boro'nun yildizi mildizi tamam da, EPL'in Genclerbirligi kivaminda bi takimda oynamak kariyerini parlatmaz Tuncay'in. Gitmesi hata degildi ama uzun sure de orada kalmayi kabullenmemesi gerekiyor. Umarim dedikodudan daha ileri gider bu haber.

Monday, December 8, 2008

Tugay

Yurtdisindaki en basarili Turk futbolcusu kim diye soracak olanlara cevabim direk Tugay'dir. Tuncay daha yeni, Nihat nerdeyse 2 macta 1 gole yaklasan istatistigi ile LaLiga'yi hayran birakti kendine, Hamit'in zaten cizgisi hep guzeldi falan.. Fakat 30 yasindan sonra kapagi yurtdisina atip, alisageldigi duzenden tamamen farkli bi sisteme kendini entegre edip 38 yasina kadar bunu surdurmek en hafif anlamda ayakta alkislanir, ki zaten Blackburn taraftari Tugay'in her oyundan cikisinda bunu yapiyor. Su anda Blackburn'deki 8. sezonunda ve taraftarin acik ara en favori oyuncusu. Gecen sezon kontrati yenilenirken 'Pay as you Play' seklinde yapmisti anlasmasini. 38 yasinda bi oyuncu icin normal. Zaten kac mac cikartabilmesini beklersiniz, di mi yani? Adam bu sezon daha simdiden 11i ligde, 4u kupada 15 maca cikti bile. Sadece son bir hafta icinde biri Portsmouth, biri ManUn ve digeri Liverpool'a karsi olmak uzere 3 defa ilk 11 cikti sahaya bizim ihtiyar delikanli. Liverpool macini bastan sona izlemis biri olarak zerre abartmadan soyliyim, Tugay hala dimdik ayakta. Tamam bulundugu pozisyon itibariyle bi Aureillo gibi hareketli degil belki ama geriden oyun kurusu kusursuz. Topun ona her gelisinde ozellikle dikkat ettim ne yapiyor, nasil yapiyor diye. Boyle sey olmaz. Kac tane nokta atisli tek top oynadi aklim sasti. Her iki ayagiyla da insan bu kadar hatasiz, purussuz tek top yapar mi? Gecen sene bi haftasonu BBCdeki Match of the Day'i seyrediyordum. Tugay'in yine resital verdigi bi mactan sonra ismini simdi hatirlamadigim bi Blackburn'lu futbolcuya Tugay icin ne diceksin diye sordu spiker. Adamin cevap 'we simply call him the majesty' idi. Hakkaten de oyle, majesteleri hiz kesmiyor. Oyuncular kadar taraftar da hastasi kendisinin; 03-04 sezonunda Blackburn'de yilin oyuncusu secilmisti. Gecen sezon da Reading'e attigi gol yilin golu secildi Blackburnlu taraftarlarca. Simdi bu noktada isler cok enteresan ve hic beklenmedik bi 'twist'e sahne olabilir. O da su; su anki hocalari Paul Ince, bana gore bekleneni vermenin cok uzaginda. Maclardaki caresizligini izleyen herkes goruyordur. Blackburn sondan ikinci sirada. Alternatif rota; Tugay'i player-manager yapmak. Sanirim ben ve nerdeyse tum Blackburn'lulerin gonlunden gecen bi cozumdur bu. Boylece halihazirda hem GS'nin hem de Blackburn'un (sanirim Blackburn'un daha da fazla) efsanesi olan Tugay, EPL'de hoca olan ilk Turk olarak tarihe gecebilir.

4-3'luk Real, bol kepce Barca

Transfer politikasi (ya da transferler konusundaki prensipsizligi desem daha iyi olacak) sebebiyle Barcelona ya da Valencia (hatta bi Villareal) kadar sempatimi kazanamis bi kluptur Real Madrid. Ozellikle Galakticos evresi sanirim bircok futbolseverin hem imrenerek hem de uyuz olarak baktiklari bi donemdi. Simdi biraz daha takim olma yolunda gidiyorlar. Bircok elestiri alsa da bence Schuster kotu hoca degil. Takimi Hollandalilarla doldurmalari da illa kotuye isaret degil. Zaman icinde kendi icinde bi istikrar ve basari yakalayabilirler eger Schuster'i kurban edilmezse. En azindan maclari bu sezon surekli ayri bi heyecan firtinasi. 3u ligde, 1i kupada olmak uzere tam 4 tane 4-3'luk maclari oldu Real'in, ikisini kazanip ikisini kaybettikleri. Yani heyecan acisindan Madridistalar cok sikinti yasamiyor, orasi kesin. Van Nistelrooy'un yerine gelen Huntelaar da is yaparsa isler az cok duzelebilir. Fakat sanssizliklari bu sene cok fena bi Barca'ya yakalanmis olmalari. Nitekim ezelli rakipleri son 12 mactan 11ini kazanmis, ortalamada da bu sezon ligde mac basina 3ten fazla gol atmis. Ilk 6daki rakiplerinden Atletico Madrid, Sevilla ve Valencia'ya sirayla 6, 3 ve 4 atmislar, sadece 1 gol yemisler. Bu hafta menude Real Madrid var. Artik nasil bi mac olacagini dusunemiyorum. Bi kosede 14 macta 44 gol atan, en yakin rakiplerini en hafif tabirle paramparca eden Barca, diger kosede ligin en cok gol yiyen 5. takimi Real Madrid. Sikletler sanki uymadi bu sefer. Katalanlar bu haftasonu tarih yazmak icin maca cikacaklar gibi.

Wednesday, December 3, 2008

Robert Green

Ingiliz milli takimi tum ihtisamina karsin bir turlu istenilen sonuclari alamiyor. Gerci Capello gibi pragmatist bi hoca altinda kaderleri degisebilir ama bu yolda Capello'nun basini en cok agritan konulardan biri yillardir care bulamadiklari su kaleci sikintilari. David James -ki tum tecrubesine ragmen cok sacma hatalari olmustur- artik 40ina merdiven dayadi. Hala Euro2008 treninin kacmasina sebebiyet vermekle suclanan Scott Carson su anda EPL'de en buyuk kume dusme adayi West Brom'da forma giyiyor. Paul Robinson'in zaten gozden duseli epey oldu, keza kendi takimi Blackburn'de de isler cok matah gitmiyor. Ortam boyle iken neden hala bu kalecilerde israrci olunur anlayamiyorum. Halbuki geriden gelen Cris Kirkland, Joe Hart ve benim esas adayim Robert Green gibi 3 tane potansiyel sahibi kaleci var. Ozellikle Robert Green artik 28 yasinda, defansif anlayisi ozurlu West Ham'i kac macta ipten almisligi var. Buna ragmen su zamana kadar sadece 1 kere milli formayi giyebildi. Bu rakam gercekten komik. Gecen sezon 3 penalti atisi kurtarmis, yilin 'West Ham Hammer'i secilmis. 1.91'lik kaleci 'artik sira bende' diye bas bas bagiriyor resmen Capello'ya. Tam 3 kere canli izledim Green'i ve sahsi gorusum Joe Hart ile beraber onumuzdeki 10 sene Ingiliz milli takiminda kaleyi ipotekleyecekleri yonunde.