Tuesday, September 30, 2008

Pazarlik boyle yapilir

Arsenal'in 3 silahsorleri arasinda en tiynetsiziydi Mathieu Flamini. Zaten bu adamin iyi bir futbolcu olduguna inanmam mumkun degil. Benim nazarimda ne Mehmet Topal'dan ne de Marco'dan daha iyi olmayan, ancak Selcuk Sahin ile benzer kefeye koyacagim bir topcu. Ama tabi hakkini da vermek lazim; adaptasyon yonu cok kuvvetli. Sol bek, oyun kurucu, defansif ortasaha ne varsa oynadi. Sonunda da gecen sezon formayi kapip yillarin Gilberto Silva'sini klubeye yolladi. Sene sonunda da bonservisi elde -ki bu onun ikinci free agent transferi oluyor- Milan'in yolunu tuttu. Buraya kadar hersey normal. Beni sasirtan bu adamin Arsenal ile pazarlik ederken basvurmus oldugu mantik silsilesi; Guardian'da cikan habere gore, danismanlari ve menejeri Arsenal ile kontratini uzatmak icin haftada 75,000 pound istemisler. Mantiki aciklamasi da su; su anki piyasa kosullarinda Flamini ayar ve veriminde bi defansif ortasaha oyuncusu almak isteseler bunun icin Arsenal'in yaklasik 20 milyon pound bonservis odemesi gerekecekmis (gerci Essien haric hangi defansif ortasaha oyuncusuna bu paralar sacildi, o da ayri konu). Bu rakami 5 yillik bi kontrata bolduklerinde haftalik yaklasik 75,000 pounda tekabul ediyormus. Wenger kabul etseydi (bizdeki gibi baskanlar degil, hocalar orda karar veriyor bunlara dogal olarak) bu rakam, Flamini'yi Arsenal'in en cok kazanan oyuncusu yapacakti. Ne var ki Hleb'e, Cesc'e, Adebayor'a, Van Persie'ye verilmeyen paralarin Flamini'ye verilmesi akilci olmayacakti heralde ki red edildi, ve sonucta da Flamini Milan'la yillik 5.4 milyon eurodan 4 yillik anlasti. Ilginc hesap kitaplar... Dedigim gibi, bana gore iyi oyuncu degil, ama belli ki aptal da degil. Bakalim Milan icin bedava gelen ama pahaliya patlayan bi yedek olarak mi kalacak.

Monday, September 29, 2008

Ligue1'de homojenitenin sonu

2000li yillarin basinda ismini simdi hatirlayamadigim bi futbol dergisini okurken Ligue 1 ile ilgili bir bilgi dikkatimi cekmisti; tum Avrupa liglerinin karsilastirildigi bir listede kalburustu futbol ulkelerinin son 20 yilda cikardiklari sampiyonlar belirtilmis, buradan da o liglerin homojenitesi tartisilmisti. Okudugumda Ligue 1'in homojenitesine hayran olmustum; nitekim son 20 yilda tam 8 ayri sampiyon takim cikarmisti Ligue 1. 1980'den bu yana sirayla Saint Étienne, Monaco, Nantes, Bordeaux, Paris St Germain, Olympique de Marseille, Auxerre, Lens ve son olarak da Olympique Lyonnais sampiyon olmuslar. Okudugum zaman itibariyle her 3 sezonda yeni bir sampiyon takim anlamina geliyordu bu. Muthis bi heyecan muthis bi kuvvet degisimi demektir bu. Ayni zaman dilimi icerisinde sadece 3 sampiyon cikarabilmis ve gorunuse gore de baska cikartamayacak bir lige alismis olan bizler icin son derece saglikli bir dagilim. Fakat son 7 yilda Olympique Lyonnais'nun ortaligi darmadagin edercesine domine etmesi sonrasi eski homojeniteden bahsetmek pek mumkun degil. Boylesine homojen bir lige bu kadar uzun suredir hukmedebiliyor olmak dev basari. Ama diger taraftan da ligin tadini tuzunu kaciriyor tabi bu hukumdarlik.

Gereksiz fair play

Benim son birkac yildir dilime dolamis oldugum ama Turkiye'de hicbir sekilde kabul gormesini beklemedigim bi fair play uygulamasinin dun GS-Konya macini yorumlayan Mustafa Denizli tarafindan cesurca ortaya surulmesine hem cok sasirdim hem de cok sevindim. Macin ortalarinda bir Konyali'nin yerde kalmasi sonrasi tam ataga cikmisken Arda'nin topu disari atmasi sonrasinda Mustafa Denizli 'artik Turkiye, fair play adina yerde yatan oyuncunun tedavisi icin saglik ekibini davet etmeye yonelik topu disari atma konusunu tartismaya baslamalidir' mealinde bir cumle sarfetti. Kac kisi fark etti ya da daha sonra herhangi bir spor programinda ele alindi mi bu cumlesi hic bilmiyorum ama bana gore muthis onem arz eden bir konuya parmak basti Denizli. Genelde suya sabuna bulasmayan yorumculardan sonra boylesine hassas bi konuda bu cesur cikisi yapabildigi icin Denizli'yi muthis takdir ettim. Evet, dediginde cok hakli. Suistimale son derece acik, oyunun akis hizini aninda kesen, oynatmamaya oynayan takimin surekli kendine yontabilecegi bu topu taca atma ya da akin eden takimin oyuncularini topu taca attirmaya zorlayici manteliteye oldum olasi kil olmusumdur. Elbet yerde kalan her oyuncu numara yapmiyor belki ama hicbirinin durumunun da oyle olumcul oldugunu sanmiyorum. Zaten cok agir birsey oldugunda bunu hakem secebilecek durumda; o vakit kendi kessin oyunu. Ama yerdeki oyuncunun durumunu degerlendirip saglik ekibini davet etme vazifesi diger oyuncularin isi degildir. Sapla samani karistirmamak lazim. Sanirim bu konuda ilk ve en cesur adimi bir sure once -bir macta topun defalarca taca atilip oyunun sakatlik bahanesiyle sogutulmasina tepki mahiyetinde- Juventus yonetimi atmisti 'artik bizim oyuncularimiz yerde biri yatiyorsa topu disari atmayacak, kendi oyuncularimiz icin de rakipten benzerini beklemeyecek' diyerek. Artik Turkiye'de de bu konunun tartisilmasinin vaktidir. Hucum futbolunu surekli destekleyen, yildizlari koruyan, oyunun devamli akmasina yonelik calisan FIFA'nin da suistimale acik bu -yazili olmayan- tabuyu yikma zamanidir. Nitekim bu uygulamanin fair play ile hicbir alakasi yok.

Friday, September 26, 2008

Joker#2

Tarih 28 Agustos 2008, Grasshoppers-Lech Poznan arasinda, UEFA kupasi ikinci eliminasyon turu, rovans maci. Ilk maci Lech Poznan 6-0 almis, rovansa St Gallen'e laf olsun, ter atariz diye gelmis. Umit olmadigi icin tribunlerde Grasshoppers taraftari yok, rovansa da Lech Poznancilar gelmis. Ama onlar da madem geldik, hem namimiz yurusun hem de su Isvicrelilere guzel bi ayar verelim diye muthis tribun sov yapmislar. Yaratici taraftara sapka cikar.

Thursday, September 25, 2008

Garip davalar

Romario, 1998 dunya kupasinda onu kadroya almayan milli takimlar teknik direktoru Zagallo ve yardimcisi Zico ile dalga gecen karikaturleri Brezilya'da sahibi oldugu barin tuvalet girislerine yaptirdigi icin mahkemeye verilmis, ve aciklanan mahkeme kararina gore de Romario 1 milyon dolar tazminat odeyecekmis onu kadro disi birakan Zagallo ve Zico'ya. Bu habere bakarken benzer absurdlukte birkac sportif dava daha gozume carpti. En komikleri ise 2006 dunya kupasi sonrasi Alman milli takiminin temel direkleri olan Ballack ve Kahn'in popularitesinden faydalanmak isteyen meshur bi sex shop franshise'in 'Michael B' ve 'Ollie K' isimli vibratorleri piyasaya sunmasiyla alakali. Ballack ve Kahn imaj haklarina saldiri sucuyla dava acip toplatmislar aletleri. Gece gece guldurduler beni valla...

Sunday, September 21, 2008

West Ham nostaljisi

Bizim pek alisik olmadigimiz sekilde oglen 12.30'da oynanan Feyenoord-Ajax macini stadda izlemek icin pazar sabahi korunde kalktim Rotterdam'a gitmek icin. Planladigimdan da erken uyaninca TVde oyalanayim dedim. Bi baktim ESPN'de bi nostalji maci: West Ham United - Manchester United, tarih Agustos 2000. Sabahin korunde keyiften oldum resmen. Boyle yillar oncesinin maclarini izlerken en ilgimi ceken kisim kadrolardaki farkliliklar, kimlerin gelip gectigini animsamak oluyor. ManUn'da tabi bildik simalar vardi; Neville'ler, Beckham, Keane, Scholes, Giggs falan. Ama esas enteresan olan West Ham'in kadrosundakilerdi; simdinin siradisi kabiliyetli oyunculari Joe Cole, Rio Ferdinand, Michael Carrick, Frank Lampard (ki o zamanlar daha yirmili yaslarina girmemisti bile bazilari) ve zamanin veteranlari Davor Suker, Paolo Di Canio, Stuart Pearce, Winterburn. Hoca Harry Redknapp, yardimcisi ise Frank Lampard'in babasi Frank Lampard, Sr. Tam anlami ile potansiyeli fiskiran genc yildiz adaylari ile iyi zamanlarini geride kalmis yildiz eskilerinin bileskesiymis o zamanlar West Ham. O 4 genc oyuncu simdi Ingiliz milli takimin 4 bankosu durumunda. Adamlarin altyapisi gercekten alkislanacak cinsten.

Friday, September 19, 2008

Haftasonu futbol dozaji

Hangi turk futbol bloguna girseniz, haftanin menusu tadinda onumuzdeki 3 gunun futbol ekranini bulabilirsiniz. Simdi bi de ben yazmiyim. Ama gorunuse gore bircok seyin oldugu gibi bunun da suyunu cikardik. Listeden sadece birkac alinti yapayim; San Lorenzo-Colon, Aberdeen-Dundee United, Catania-Atalanta, Velez Sarsfield-Rosario Central, Leixoes-Braga , Guimaraes-Nacional Madeira, Nice-Le Mans, Atletico Mineiro-Nautico... Kim izler allah askina bu maclari ya? Aklima sadece bizzat maca gitme maliyetine katlanmak istemeyen futbolcu avcilari ile agir top iddiacilar geliyor. Baska normal insanin yapacagi is degil bu! Bi de Avrupa'da oldugu gibi futbol yayinlari konsolide bi kanaldan veriliyor olmayinca bu sacmaligin dozu iyice artiyor; Ntv spor, Spormax, Futbol Smart, Lig TV, D Spor, 24, Kanal A... Izleyiciyi maymun eder tabi bu kadar gereksiz alternatif.

Monday, September 15, 2008

EPL'de Bulgar modasi

Dusununce hangimiz Bulgar futbolunu ciddiye alir ki? Levski Sofya ve CSKA Sofya haric takim kac kisi sayabilir? Tam anlami ile adam yerine koymadigimiz bi futbol ulkesidir Bulgaristan. Gel gor ki dunya futbol haritasinda su anda hicbir yeri olmayan bu ulkenin bile 4 oyuncusu EPL'de ust duzey takimlarin kalburustu bireyleri olarak aniliyor; Martin Petrov ve Valeri Bojinov ManCity'de, Stiliyan Petrov Aston Villa'da, Dimitar Berbatov ManUnited'da. Bizim halimiz nedir peki? Tugay'i saymiyorum, o artik oyuncu-menejer sayilir. Hamit, Halil ve Yildiray'in bizim mahsulumuz oldugunu soylemek saflik. Rubin'e giden Gokdeniz kategori disi. F.Tekke Zenit'ten kacmak icin firsat kovaliyor. Geriye kim kaliyor; Tuncay ve Nihat. Ne bicim bi futbol ulkesiyiz biz ya? Gercekten saka gibi. Bizden bir topcunun Berbatov gibi 30 milyon pound ettigini gorebilecek miyiz bir gun? Bu kafa yapisi ile zor gibi.

Newcastle kasabi

Resim ne yazik ki net gostermiyor, youtube'a da koymamislar henuz ama izlediginizde gozlerinize inanamayacaginiz bi futbol kasapligiydi bu. Newcastle Unitedli Danny Guthrie, heralde sahasinda yenilgiye takima onu Newcastle'a bizzat getiren Kevin Keegan'in ayrilisi sonrasi ortaya cikan tablonun huzursuzlugu eklenince, macin son dakikalarinda kosede zaman olduren Hull City'li Craig Fagan'a gercekten olumune tekme atti. Kose bayraginin onunde yan hakemin gozu onunde savurdugu tekme kavgada atilmayacak cinsten. Tekmeye maruz kalan Fagan, hemen ayaga firlayip Guthrie'nin ustune yuruyunce birseyi yok sanmistim ama bugun aciklandi ki ayagi kirilmis, en az 3 ay yok. Boylesi bi hareket sonrasi Guthrie'nin kac mac ceza alacagini merak ediyorum. Gecen sene Arsenalli Eduardo Da Silva'nin ayaginin kirilmasina yol acan Martin Taylor'a 3 mac ceza veren Ingiltere Federasyonu bana gore ondan cok daha acimasizca tekme atan Guthrie'ye bakalim ne verecek. Sonucta Taylor'inki ahmakca bi zamanlama hatasiydi. Bu ise kasten adam sakatlamaya yonelik bi hareket. Umarim bunun gibi kasap donmelerinin gozunu korkutacak derecede agir bi ceza alir da kendine gelir. Bu arada kimdir yav bu Guthrie denen kasap diye bakarken ilginc bi detay gozume carpti; Liverpool'da kariyerine baslayan 87 dogumlu bu vatandasin profesyonel olarak ilk 11de oynadigi ilk mac Aralik 2006'daki GS-Liverpool maciymis. Biraz alakasiz olacak ama boyle garip tesadufler de bize denk gelir. Beckham da kariyerinin ilk golunu GS'ye atmisti.

Edit: Federasyon Guthrie'ye sadece 3 mac ceza verdi. Yani, normal bi faul karsiliginda alacagi cezanin aynisini. Tam Turkiye'ye ozgu, eyyamci bi karar. Ornek teskil etsin dedim, harbi etti; kasaplara 'aha buyrun, dalin adama' diyor bu ornek.

Clash of the cash

Haftasonu oynanan ManCity-Chelsea heralde herkesin merakla bekledigi kapismalardan biriydi; nitekim iki tarafa da paranin ihya ettigi takimlar olarak bakiliyor. Maci kacirdim ne yazik ki. Ama ozetlerini izlerken BBC'de maci sahane anons ettiler: "Clash of the cash". Tam anlami ile cuk oturmus.

Sunday, September 14, 2008

Andy van der Meyde

Bugun bi arkadasimla Ajax-Roda macini stadda izlerken Ajax'ta gelip gecenler arasinda Andy van der Meyde'nin ismi denk geldi; ikimiz de fark ettik ki su anda ne yaptigini bilmiyoruz. O yuzden bi bakayim istedim ne haldedir napar diye. Amsterdam'a geldigim sene olan 2001'de takimin demirbaslarindan biri olarak tanimistim kendisini. Sonrasinda ise 01-02 sezonunda Koeman'in hocaliginda lig ve kupa dublesi yapan takimin en entegral parcalarindan biriydi. Van der Vaart, Mido, Ibrahimovic ve Chivu ile ayni jenerasyonun evlatlarindandi. Izlerken gercekten keyif aldigim adamlardan biriydi Andy. Zaten oyle kanattan kopup giden adamlari oldum olasi severim. Fakat Ajax'tan 2003 yilinda ayrilisi ile beraber adam resmen coktu. Once Inter, ardindan Everton. Su anda Hollanda disindaki 6. sezonu, ve su ana kadar oynamis oldugu resmi mac sayisi 50. Bu sezonu saymazsak sezon basina 10 mac, ve halen haftalik 25,000 pounddan Everton'a bu sezon sonuna kadar kontratli. Ya sakatlik ya kart cezasi ya da kisisel problemler (alkolism laflari dolasiyor) sebebiyle adam resmen 25 yas sonrasini oynamadan geciriyor. Ben futbolu birakti saniyordum ama anlasilan futbol onu birakmis. Gercekten yazik oldugunu dusundugum 'misspent talent'lardan birisi daha...

Hector Cuper

Futbolumuzda tolere edilebilecek beyinsizlikler var elbet. Mesela dogru duzgun bi scouting sistemimizin olmayisindan dolayi potansiyel arz eden genc ve ucuz futbolcularin bulunamayisini –kendi icinde tutarli bi sacmalik olarak- anlayabiliyorum. Fakat gozumuzun onunde tezahur eden durumlara fransiz kalisimizi neye baglayacagimi bilemiyorum. Heralde kafasi kendi superligine gomulu anlayisimiz bizi bu noktaya getirdi. Iste bi ornek daha; Hector Cuper. Tamam adamin Mallorca, Real Betis ve Parma'daki son yillari hic de matah gecmedi ama Valencia’ya 2001 ve 2002'de iki defa CL finali oynatan, oradan da Inter’in basina gecen bi hocayi nasil gundemlerine almaz takimlarimiz. Adam simdi Gurcistan milli takiminin basina gidiyor. Simdi bu adami Skibbe’nin aldiginin belki uc kurus ustune getiremez miydi GS? Bu kadar takviye yapilan bi takimi stajyer gorunuslu bi gence mi emanet edersiniz yoksa kariyeri iniste de olsa CVsi ‘acilin lan’ diye haykiran Cuper’e mi? Sorun Cuper'in getirilmemesi degil, ustun nitelikli yoneticilerimizin muhtemelen Cuper’den haberinin bile olmamasidir. Birisi kulaklarina fisildayacak da oyle. Turkiye’de futbol yoneticiligi anca boyle yuruyo iste..

Petit

Nasil oldu da kimse bu adamin ismini gundeme getirmedi anlamis degilim. Euro2004 sonrasinda ismi ManUn, Barca ve Lyon ile bile aniliyorken takimi Benfica’dan ayrilmak istememisti. Tabi kapagi Portekiz disina atmak icin cok uzun sure bekleyince taliplilerin kalitesi de dusuyor. Portekiz milli takiminda 57 kere oynamis ve DMC rolunun hakkini fazlasi ile vermis bu adami bizim uc buyuklerin ya da uc buyuklerin gazcisi medyamizin gundemine almamis olmasi komik ve dusundurucu. Nitekim kendisi ‘free agent’ olarak sifir bonservis bedeliyle Bundesliga’ya yeni yuksenelen Koln’e transfer olmus. Nasil oldu da daha once farketmedim sasirdim; ben de Umit Ozat'in rahatsizlandigi macta gorunce farkettim bu transferi. Bana gore onun kalite ve tecrubesi icin biraz hafif kalmis Koln. Bunca sene zaten Benfica’da tikilip kalmis Petit’ye, en azindan CL’de boy gosterecek bi takimda oynamak yakisirdi bence. Gerci 32 yasinda ama yine de en az 2 sene ust duzey futbol oynayabilirdi, hele ki milli takimi biraktigi icin mac takvimi daha da rahatlamisken...

Albert Luque

Ajax’ta sanirim iki turlu beyinsel isleyis var; biri satis yonunde son derece iyi calisan, altyapidan adam cikartip cikartip satan ve muthis gelir getiren bi isleyis, digeri ise alis yonunde zihinsel ozurlu gibi calisan, son kullanma tarihi gecmis adamlara ahmakca para sacan bi isleyis. Bu konuya aslinda blogun ilk postlarindan birinde deginmistim ama gecenlerde okudugum bi haber sonrasi tekrar konuya teget gecmeme sebep oldu. Bu sezon basinda Van Basten geldikten sonra klupten bazi oyuncularin gonderilmesini istemis. Liste basindakilerde biri de 2007-2008 sezonunde getirip, yillik 2 milyon pound!!!! uzerinden 3 yillik sozlesme yaptiklari, boylece de takimin en cok kazanan oyuncusu olan Albert Luque imis. Bu nasil bi maas anlayisidir? Deportivo gunlerinden geriye hicbir kalmamis bi adama Ajax gibi, sahsina munhasir bi tutumluluk anlayisi olan, bi klubun nasil bu kadar para verebildigine inanamiyorum. Hem tutumlu olucam yetistirdigimi satacam de hem de Albert Luque gibi tutmayacak asilara boyle paralar yatir. Gerci Luque transferin son gunu Malaga'ya gitmis ama Malaga ona bu parayi veremeyecegine gore, Ajax siki bi penalti odedi anlasilan ona. Ajax’in bu farkli isleyen iki beyinsel fonksiyonunu paralel calistirma vakti geldi artik.

Friday, September 5, 2008

EPL'de olagandisi durumlar

EPL'de pek de alisagelmedigimiz seyler oluyor. Ligde daha 2 hafta gecmisken 2 tane hoca firesi verildi bile. Hadi bir tanesi Newcastle United'da, anladik diyelim; nitekim Newcastle mantelite olarak biraz da bizim Superlig temsilcilerimiz kivamindadir hoca konusunda. Son 20 sene icinde 10 hoca degisikligi (gerci yine bizim standartlarimizin hayli ustunde ya, neyse) ve ozellikle son 3 yilda corbaya donen hoca atamalari ile bu konuda EPL'de kotu bir unleri var. Son fire de St James' Park ikonlari olan, onlarin deyimi ile 'King Kev'. Ama digeri, West Ham United, tam tersi; adamlar 106 yillik tarihlerinde toplam 11 hoca ile calismislar. Bu rakam bizde ortalama bi takimin, misal Konyaspor ya da Antalya'nin, 2-3 yilda ogutme degirmeninden gecirdikleri hoca sayisina esittir. Ustelik gorevden aldiklari Alan Curbishley oyle bizdeki Hikmet Karaman ya da Umit Kayihan tarzi ordan oraya ziplayan bi hoca da degildir; adam bundan once bi Charlton Athletic'i calistirmis, onu da 15 sene yapmis. Bunlar tabi bizim hic de alisik olmadigimiz tarzlar. Hocalarin gorevde kalma ortalama surelerinin muthis uzun oldugu, kumeye kalindiginda bile hocaya guvenin tazelendigi yapidaki bi lig icin 2. haftada 2 takimin hocalariyla vedalasmasi bazi seyleri isaret ediyor bize sanki. Futbolun geldigi nokta, sanirim eski futbol romantiklerine yer tanimiyor artik. Isin icinde o kadar buyuk paralar doner hale geldi ki, sabir da vefa da artik eskisi kadar sik karsilasacagimiz futbol terimleri olamayacak gibi.

Mark Hughes

Bunlar gorunuste guzel gunler tabi; nitekim basina talih kusu kondu Hughes'un. Aslinda ManCity'nin sahiplik durumundaki belirsizlik yuzunden Blackburn'den gelirken kimbilir kafasinda ne kaygilar vardi. Derken petrodolarcilar cikagelip aninda kesenin agzini acinca ve Hughes'un keyfi tavan yapti. Benim dusuncem -EPL ve belki Avrupa futbolundaki- bu yeni duzenden en son fayda gorecek kisi Hughes'dur. Nitekim Elano, Jo, S.W.Philips, Kompany'li bi takimin emanet edildigi hocadan beklenti ile transfer edilebilecegi soylenen Fabregas, Torres, Buffon, C.Ronaldo'lu bi takimin hocasindan beklenti elbetteki ayni olmayacaktir. O yuzden patronlarinin hirsinin altinda ezilip kalabilir Hughes. Kaldi ki bahsi gecen adamlari bir araya getirecek paraya sahip bi patron heralde bu takimi idare etme isini de benzer kalibrede birine emanet edecek vizyona da sahiptir. Dolayisiyla simdi Hughes'un su ara gulen yuzunun yarin farkli ifadeler takinmasi kacinilmaz gibi.

Wednesday, September 3, 2008

Vinnie Jones

Nefret etmekten keyif alinan adamlardan biriymis zamaninda Vinnie Jones. Tabi o zamanlar simdiki kadar EPL yayinina maruz kalmadigimiz icin cok da fazla belleklerde yer etmemistir kendisi. Benim kendisiyle ilgili ilk hatiram 1992 yilinda anlatimini yaptigi 'Soccer's Hard Men' isimli kendi gibi kalas ve kasap oyuncularin anlatildigi ve muthis tepki ceken bi nevi hayvanlar alemi belgeselidir. Nasil caktirmadan adam sakatlanir tarzi bi dokumenterin anlatimini yaparak adi duyuldu kendisinin. Hatta Gazza'nin hayalarini sikarken resmi cekilen, Totenhamli Gary Stevens'in futbol hayatini bi darbede bitiren, sportif basarisi sifir bi odunmus kendisi. Resimdeki Bergkampl'a yaptigi 'narin' tackle zaten kendisini anlatmaya yeter de artar heralde. Ada'da epey nefret edilen V.Jones'un yuzune 1998'de Guy Ritchie guldu ve onun kiyagi ile oynadigi ilk filmi olan Lock, Stock and Two Smoking Barrels sayesinde simdi kendini Los Angles'da yasar buldu. Sonra bir bakmisiz ki her delikten karsimiza cikiyor, yok Bacardi reklamiydi, yok X-Men'di... Tabi kendisine bicilen roller sahadaki halinden cok da farkli olmuyor, oyle kelebek ruhlu devi falan oynamiyor. Bildigin okuz olarak karsimizda genelde. En son gecen hafta Midnight Meat Train'de karsima cikti. Film V.Jones'un elindeki metal balyozla hayvanlik sinirlarini yerle bir ettigi kasapligi uzerine ve tum film boyunca agzindan tek bi kelime cikiyor, o da 'welcome'.

Monday, September 1, 2008

Berbatov Old Trafford'da

Anlasildi ki bundan boyle transferin son gunleri de ayni bi mac heyecani icinde geciyor olacak. Bu nasil bi son dakikaciliktir, akil almaz. Transferin bitmesine 1-2 saat kala son baktigimda aksam yatmadan, Berbatov 34 milyon pounda Manchester City yolcusuydu. Sabah kalktim 30.5 milyon pounda ManUn'a gitmis. Guzel forvet hatti oldu ManUn'da; Tevez, Rooney, Berbatov. Artik birini geriye cekecek heralde Sir Alex.

2008 Ruslara yaradi

Bir ulke 1 yil icerisinde bundan daha hizli bi sekilde kendine Avrupa futbol haritasinda yer bulamazdi heralde. Nasil olduysa sanki hersey ayni anda dogru gitti Ruslar icin. Once Zenit'in ortaligi darmadagin ederek UEFA kupasini alisi, akabinde CL finalinin Moskova'da oynanmasi, Hiddink onderliginde Euro2008'de yari finale cikilmasi ve son olarak Zenit'in ManUn'i adeta ezerek Super Kupayi almasi. Bu sene basina kadar sayabilecegim yegane Rus topcular Smertin ve Kerzhakov idi. Ne olduysa 2008 ile beraber oldu. Piyasa bi anda Arshavinler, Pavlyuchenkolar, Pogrebnyaklar, Zhirkovlar, Zyryanovlar ile kaynar oldu. Hepsinin Avrupa'nin ust duzey liglerine transferi yakindir. Bu Rus modasina en son ayak uyduran Eurosport oldu. Gorunuse gore Eurosport'un Eurogoal isimli pazartesi aksamlari yayinlanan ve haftanin ozetlerinin oldugu programda Alman, Italyan, Fransiz, Ingiliz, Ispanyol, Portekiz lig ozetlerinin arasina artik Rus ligi de katilmis. Adamlar Rus liginden 3-4 mac ozeti verdi resmen. Aklimin almadigi bu tarz furyalardan biz Turklerin nasil sebeplenemedigi. Biz de UEFA'yi, Super Kupa'yi aldik, bizim topraklarimizda da -hem de tarihin en baba- CL finali oynandi, biz de Euro2008'de yari final gorduk, hatta bizim bir de Dunya Kupasi 3.lugumuz var ulke futbol CV'mizde. Peki nasil oluyor da hala bizi kaale alan olmuyor? Bizim ligimizin ozet goruntuleri hangi ulkede veriliyordur? Heralde anca Azerbeycan'da falan. Pavlyuchenko Euro2008'de 3 gol atti diye 14 milyon pounda EPL'e gelebiliyorken, Arshavin icin 15-20 milyon pounddan asagisi konusulmuyor iken, nasil olup da biz bu tarz turnuva parlamasi yapan Ilhan Mansiz'i, Mehmet Topal'i, Semih'i, Hasan Sas'i, Servet'i, Arda'yi ust duzey liglerin ust duzey takimlarinda goremiyoruz. Oyuncular tembel onlar mi rahatlarina dokundurmak istemiyorlar, kluplerin burnu havada onlar mi tas koyuyor, yabanci klupler uyanik da Turk futbolcularin profesyonellegine mi guvenmiyorlar, nedir bunun sebebi anlayamiyorum. Sonucta acik olan birsey var ki kendi kisir dongumuz icine tikilip kaldigimiz surece ancak anlik basari ve kayiplar ile oturur kalkariz, ne uzar ne kisaliriz. Bu duzenden beslenip degismesini istemeyenlerin dumen suyunda kaynamamak icin belki de izleyiciler olarak bize is dusuyo; tepki koymadan birseyler degismeyecek. Ruslar diye basladik, yazi nereye geldi...